Sigarayı Bırakmanın 25 Yolu (Kısa Film)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Yeni bir yaşa girizgah yapmam sebebiyle bugün “19th Anniversary etkinlikleri” çerçevesinde yeni bir daimi bölüm daha ekliyorum. Ama öncesinde doğum günü üzerine bi kaç kelam etmeden ölürüm de konuya geçmem. Mesela dikkat ettiyseniz doğum günü kutlamalarının 90%’ı yaz aylarına geliyor. Tam sıcak zamanlarda doğuyoruz Türk insanı olarak. Neredeyse tanıdık çevresinde her gün 5 kişinin doğum günü olması sebebiyle de kimsenin kendini özel hissettiğini sanmıyorum. Öyle bişey olacak ki, 5 Temmuz sadece bana rezerv olacak. Bu tarihte kimse doğamayacak. 5 Temmuz gününde doğmanın patenti bana ait olduğu için; doktor, bebek ani bi çıkış yapmasın diye çıkış yollarını kapatacak bi süre. İsterse tutkallasın, beni dertlemez.

4 mevsimi güzel bi sıra içinde yaşayan ülke olarak eğilimimiz aslında belli. Yaz vakitlerinden 9 ay gerisine gittiğimizde görürüz ki, tam havaların ılıman, oynaşmanın güzel olduğu zamanlardır. Yazın sıcağında, kışın soğuğunda “karı-koca ilişkisi hak getire” modunda iken, baharda bombalar patlar. Bu sebepten ülkenin nüfusu her zaman tam bu civarlarda, yani bahardan 9 ay sonraya tekabül eden yaz vakitlerinde katlanır. Hadi bunu da geçtim, Temmuz başında doğanların doğum günlerinin gölgede kalması için ekstra sebepler vardır. Üstüste gelen 3 özel gün, Kabotaj Bayramı, Amerika’nın Bağımsızlığı ve Kırkpınar Güreşleri‘nin başlaması insanların sizin doğum gününüzü akıllarına bile getirememelerine sebebiyet verecektir. 29 Şubat’ta doğan bi insanın doğum günü bile daha fazla kutlanır Temmuz’da doğana göre. Çünkü 4 yılda bir gelen bir gün olduğu için, daha bi tutkuyla beklenir. Hem de benim gibi adam olmak istemeyen eşşek kadar adamlar için “ideal” kelimesinin sözlükteki anlamının zirve noktasıdır. Hele ki o tarihte doğan kadınların ileride ne kadar doğru zamanda çıkış yaptıklarına sevindiklerini hayal bile edemiyorum. Biz 28′inde doğunca 40 yaşında olduğumuz zamanda, o kadın göğsünü gere gere 10 yaşındayım diyebilir. Aslında Gönül Yazar gibileri mahkeme kararıyla bu tarihe de geçebilirler.

Konumuza dönelim. Bundan kelli belli zaman periyotları içinde, sürekli üstünüze aynı konuların hücum etmesini istememem sebebiyle, sıralamanın içine kısa film gösterimleri ekliyorum. Kısa film dediysek, harbiden festivallerde yarışan, iyi işler çıkarmış filmler. 2 tane hanzonun eline kamerayı alıp, abuk sabuk hareketler ve küfürler etmesi değil olay yani.

Kısa film konusunda hep anlamadığım bir nokta olmuştur. Dünya çapını bilmiyorum lakin ülkemizde hep evlatlık gibi kalmış bi türdür. Her miyendüzün çekmecesinde film projeleri ve fikirleri olur, ama imkansızlıktan ötürü bir türlü çekmeyi beceremez. Çekebilse de bu sefer insanlara sunamaz. Çevremizdeki insanların kalın kafalı tutumları sebebiyle o çekilmiş film de umutsuzca proje çekmecesinin içine atılır. Bi ara CNN Türk‘te “Kameramla Kampüste” diye bi yarışma vardı. Ne kadar güzel ve teşvik ediciydi. Katılanlar arasında gerçekten deha dediğimiz tipler çıkarken, salak salak ne çektiğini bilmeyenler de vardı haliyle. Ama o deha gözüyle baktığımız adamlar da unutuldu gitti program yayından kalkınca. Birisi adama el vermiş olsa duyar, görürdük yine herhalde. Evde çekirdek çitleterek kadın programı izleyen reyting etkileyicisi kalın kafalı güruh yüzünden de tek sezonda yayından kalktı program . Kimse “Bu ülkede güzel şeyler de oluyor” demesin. Olmuyor çünkü. Asıl birincil hedef olması gereken, insanı sahiplenme meziyetinden ölümüne uzak duran bir ülkenin yaptığı her şey boştur çünkü.

Kısa filmler, çok derin görüşlerin ortalama olarak 4-5 dakika gibi çok kısa sürelerin içine sığdırıldığı filmler olduğundan ötürü, normal filmlerden daha dikkatli izlenmesi gereken filmlerdir. Film başladığında bile en az 10 dakika film moduna giremeyen, sürekli yanındakine saçma sapan şeylerden bahseden adamların yanında asla izlenmemelidir. Çünkü o denyolar kendini konsantre edene kadar film bitmiş olacaktır. Eğer amacınız ortaya gerçekten unutulmaz bir kısa film çıkarmaksa, işiniz uzun metraj filmde şaheser yaratmaya göre çok daha zordur. Tabi sokaktaki adama sorarsanız “Onda ne var lan yarraaam, ben de çekerim kısa film, oturmuş kendi kendine konuşuyor deli gibi, al ben de konuşuyorum, kameraya kaydetsen bu da kısa filmdi.” diyebilir. İşte böyle bilip bilmeden her konu üzerine moronca yorum yapan adamların üstüne gladyatör arenasında aslanları salıp, geberirken filmlerini çekmek istiyorum.

Madem bu başlangıç konusu, o zaman ilk olarak gayet anlaşılabilir olan bi tanesinden, Bill Plympton tarafından 1989 yılında hazırlanan ve sigarayı bırakmanın 25 yolunu anlatan animasyonla başlayalım. Özellikle kapalı alanlarda sigara yasağı yüzünden mahrum olan insanlarımız için oldukça yol gösterici olacaktır. Herkes kağıt üstünde 3 gün duvarı, 5 gün duvarı diyor, lakin daha kesin bırakma çözümleri gerektiği ortada. Animasyon her ne kadar 1989 yılında çekilmiş olsa da, yöntemlerin yıllardır değişmediğini biliyoruz. Çünkü içindeki artan zehir miktarı haricinde pek de bişey değişmedi. Mevzubahis film, sigarayı bırakma konusundaki parodiler bazında hala birincil referans kaynağı olarak kullanılır. Sigara üzerine en kapsamlı kısa filmlerden birisidir. Uzun metraj olarak da Thank You For Smoking alanında bir numaradır. Aktif içiciler, sigarayı bırakmaya, pasif içiciler siz de eğlenmeye hazırsanız makarayı sarıyorum. Lights, Camera, Action!


Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

7 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. Kokarca Der ki:

    Kısa film fikirleriyle dolup taşan insanlar çok ama yol gösteren biri olmadığındanmıdır yoksa cesaretsizliktenmidir çoğu sadece akılda proje olarak kalıyor. Absürt absürt evlilik-boşanma programları konulcağına haftada 1 kez de olsa kısa film üzerine birşeyler konsa keşke. Ama herkes ceplerini doldurmanın peşinde tabi o başka…

  2. aente Der ki:

    isviçreli bilim adamlarının yaptığı araştırmalar sonucunda sigarayı bırakmanın en kolay yolunun paketi hemen elinizden atmak olduğunu ortaya koyduğunu biliyor muydunuz? ya da sallıyorum mütemadiyen.

  3. Cevval Portakal: Der ki:

    Hocam video sayfayı açınca ilginç göründü, önce onu izledim sonra okudum, harika animasyonmuş tabi, daha önce rastlamamıştım o ayrı.
    O Kameramla Kampüste programı da cidden çok güzeldi. Orada ismini unuttuğum burma bıyıklı, ki kendisinin arkadaşımın arkadaşı olduğunu öğrenmiştim bir süre sonra, çektiği bir ÖSYM kısa filmi vardı, dahiyaneydi. Çok iyi işler çıkıyordu. Şimdi adamlar eski hakemleri çağırıp yarışmacı dövdürtüyorlar, halbuki cidden ne güzeldi o program ya.
    Kısa filmde zor iş hocam, aslında sinema sanatı zor iş. Senaryo yazmak, o senaryoyu açıklamak, neyin nasıl olması gerektiğine karar vermek. Ki filmi kafanda canlandırdığın gibi kameraya alamıyormuşsun öyle kolay kolay, yakın zamanda denemiştim hatırlarsan.

  4. buzcevheri Der ki:

    Yahu benim de yaptığım iki adet stopmotion kısa film var. Bloga koymayı planlıyordum ama çok tırt oldukları kanaati uyandığı için yeni birşeyler çekip onu koymayı planlıyorum(galiba). Hatta arada bir stop motion birşeyler yapayım diyordum. Ben çok şey diyorum da yapar mıyım? Allah kerim…

  5. otopsiraporu Der ki:

    89′dan bu yana 19 sene geçmesine rağmen hala ilgi çekici e ne de olsa çizgi. Bizim de kısa film hayallerimiz oldu imkanla kısıtlı be yahu (:

  6. Taylan Der ki:

    Doktor oldukça iyi bir fikir bu ne zamandır aklımdaydı benim de ama sen hep benden önce davranıyorsun :P

    Bu arada animasyon harikaydı. 1989 yılında yapılmış olduğu gerçeğide benim için filme daha bir dikkat ile bakmama sebep oldu. Esprili bir dil ile anlatılan yapımda ciğerleri eline veren maddeyi oldukça beğendim.

  7. Deli Profesör Der ki:

    @kokarca Böyle şeyler bizim ülkede Rtük o skindirik programları 1 günlüğüne yayından kaldırıldığında ceza olarak gösteriliyor. Çok garip.

    @aente Benim gardaşım evvel zamanlarda o dediğini çok yaptı. Her seferinde bıraktığını söyledi. Ama bu hareket süreklilik kazanınca sadece şovdan ibaret olduğunu anladım. Sigarayı bıraktı ama sonradan. Bence de en iyi yöntem buydu. İçi tıka basa silme hayvan gibi sigara kokan heriflerle dolu bi dolmuşa girince o iğrenç kokudan tiksindi ve Otomatik Portakal’daki adamın kötü işlerden elini ayağını çekmesi gibi bi daha sigaraya yaklaşamadı :D Herkese tavsiye ederim. Bu mevsimde dolmuşlardan çok oluyo bu heriflerden. Sigara ve terle karışık koltuk altı o kalabalığın içinde ağzınıza girdiği vakit, bi daha yaklaşmanız namümkün :D

    @cevvalportakal Harbiden de öyle hocam. Fikir işin yüzde 20′lik kısmı gibi bişey. Bu vakite kadar öyle güzel fikirler harcandı ki zaten bu fikrini kameraya yansıtmayı bilmeyen yönetmenlerden, buradan anlatamaya kalksak cidden köye yol olur. Ama belli sürelerde yapılan pratik herşeyi geliştirdiği gibi kamera tekniğini de geliştiriyor. Bu yüzden “Keep Going” düsturunda şaşmayalım :D

    @buzcevheri Hocam kötü olanları sergileyin ki, seyircinin görüşleriyle daha iyi hale getirin. Sonuçta başlangıçta herkes iyi şeyler yapamayabilir. Ama seyircinin nabzını tutmazsanız bi gelişme de olmayabilir. Tabi zaman da lazım bu işlerle uğraşmak için. (bkz. 1 gün 48 saat olsun geyiği :D )

    @otopsiraporu Hadi hocam seninki imkansızlıktan. Bu Bülent Üstün’e ne demeli? Adam sözde 6 yıldır Şero animasyonu hazırlıyor. Tabi külliyen yalan. Anca Facebook’ta cirit atıyor. O animasyon da yalan oldu bence. Yapsa da çok tırto ve aceleye gelmiş bi iş çıkacak. O yüzden yapmaması taraftarıyım. Ama sen yap hocam, o bu işlere doymuş ondan öyle :D

    @taylan Bütün fikirleri ilk ben uygulayacam nıahahahaha. Bütün fikirleri ilk uygulayan olmanın orgazmı da apayrı be :D Ben elalemin videolarını yayınlıyorum. Gavurların öyle blogları var ki adam habire kısa film çekip onları yayınlıyor. Neyse bi gün nasipse ben de girişecem :D
    Hocam o zaman bu videoya ilgi duyan herkesi Thank You for Smoking filmine davet ediyorum. Yani indirin izleyin :D

Anlat derdini Marko Paşaya