Uzun uzun zaman önce,develer tellal iken kredi kartı diye bişey yoktu.Şaşırdınız,biliyorum ama gerçekten yoktu.İnsanlar hesabını bildiği için,bu denli tüketim çılgınlığı ve akabinde k.çımıza giren uzun gagalı leylekler yoktu.O vakitler leylekler sadece bacadan Noel Baba misali bebe atmakla meşguldü.İnsanların enflasyonu kendi uğraşlarıyla 3 basamaklı rakamlara vurdurmasının akabinde leyleklere bebe taşımasından aldıkları ücret yetmez oldu ve g.tümüze girer oldu gagaları ek iş olarak.
İnsanoğlu olarak sorunlarımızı ertelemeyi,kaçmayı çok seviyoruz.Her gün yüksek sesle müzik açan alt komşu,sırf taş gibi bi hatun diye de bi süreye kadar sabredilir değil mi?Ama bi gün size vereceğini sanma hayalleriyle gidip kafasını gözünü yarma isteğinizi erteleyip duruyorsunuz.Kulak tıpası da bi yere kadar.Oyun hamuru gibi bişeyi mıncıklayıp mıncıklayıp kulağımın dibine kadar köklemek pek de makul gelmiyor açıkcası.Böyle yapacağıma,Deli Cevat gibi şeyimde saatle dolaşıp “Hububat Fiyatları,Hububat Fiyatları” şeklinde haykırırım daha iyi.Günümüzde gizlenen TEFE TÜFE fiyatları ile birlikte enflasyonun kadim dostluğu hepimizde böyle bir insan olma potansiyelini arttırmakta zaten.
Benim babam da bi zamanlar tiko para ile alışveriş yapardı.Giren çıkan anında cüzdana yansıdığı için açıkçası alışverişlerde fazla mertlik yapamıyordu.Kredi kartlarına geçmemek için var gücüyle direndi.Ama onun da Viva La Resistance gücü kırıldı bi gün.Calgon kullanmadığı için Resistance’ının bu hale geleceği belliydi.İlk başta tek bir kredi kartıyla başladı.Bir taneden bişey olmaz deyip,sigaradan bi tane tüttürmek gibi.Devamı geldi haliyle.O kart zart kampanyası yapmış,öbürü zurt kampanyası yapmış.Biri skimsonik chip paralar verirken öbürü zortonik puanlara boğuyormuş adamı.İşte tüketim çılgınlığını ve enflasyonu hortlatan yegane olay bu şerefsiz bankalar ve insanlara Gold,Premium,Ultra,Hiper,Dev Yarasa isimleriyle kaktırdıkları kartlardır.Warcraft oynar gibi sürekli Level atlamak istiyo insan.Burda seviyeyi arttırınca elit kesime gireceklerini sanıyolar herhalde.Sorarım size nerde görülmüş,bi insanın kartı premium diye dev rezidanslarda ağırlandığı?
Neyse ne mutlu ki babam Kayserili bi adam.Gideniniz olmuştur belki oralara,çok garip bi mekan.En fakirinin bile altında son model bi Mercedes bulunur.Herkesin bi üçer beşer ev zulası vardır.Zaten torunu torlağı da çok severler.Oğlanlarını bi kızın koynuna attıktan sonra,kendi apartmanlarında bi daireyi verirler hemen.Gelenekleri koruyor gibiler,özellikle zenginlik.Ama en zengin insan popülasyonu olsalar da paranın değerini de muntazam bi şekilde biliyorlar.İstedikleri kadar para olsun ellerinde 5 kuruşu bile ölçer biçerler.Hatta dün şöyle bişey oldu :
(Masada 10 kuruş gören baba oğluna döner)
-Oğlum bu para senin için değerli değildir,ortaya atmışsın ben alayım.
-Olur mu baba allasen,kontör kartını kazırken koydum oraya,sonra da unuttum.
-Neyse artık aldım boşver,lazım olmaz sana. (Alır ve cüzdanın bozuk para kısmına atar.)
-Ya baba allasen 10 kuruş için bana o kadar dil döktürdün.
-Olur mu öyle şey eskiler ne demiş bak dinle “Liraları bulması kolay,mühim olan kuruşları toplamak.” Geçen 2 tane dondurma alacaktım,5 kuruş yok diye alamadım (Elindeki tomar tomar parayı da bozmuyo uyanığa bak – Deli profesör) Sen zaten ne anlarsın paranın değerinden.
-Hihi höhö ehi.
Kayserililerin genel karakteristiği bu.Aslında komik gibi gelse de güzel bi özellik bir yandan da.Genlerindeki bu tutumluluk nispeten uzak tutuyor onları kredi kartı çılgınlığından.Yani kullansalar da bütün kredi kartlarının kampanyalarını takip edip en çok bonus (Reklam yok) verenlere yumuluyorlar.Allah sizi inandırsın öyle ihtimalleri hesaplıyor ki dinlerken beynim uyuşuyor.”Ordan onu 50 lirayla alsak,20 bonus gelir,onu da öbürüne aktarıp,integralini aldıktan sonra world’le diğer kampanyada 40 alırız.Oooo köşe olduk.”
Bi de evin yiyecek ihtiyaçlarını karşılarken neredeyse 3-4 tane marketten fiyat araştırması yapıyor.Mesela yoğurt Kipa’da ucuzsa onu ordan,yağ metroda ucuzsa ordan,zeytin Tansaş’ta ucuzsa ordan şeklinde.Yanında alışverişe gitmeye korkuyorum.Tabanlarımın yanacağına tırsmıyorum da,beni sohbet esiri edeceğine kokruyorum.Çünkü alışverişe gittiğinde tam anlamıyla kendinden geçiyor.8-9 ürüne birden aynı anda odaklanıp saniyenin yüzde birinde akıl filtresinden geçirip ucuz olanları seçiyor.Bir de bana her ürünün fiyatını anlatır : “Bak oğlum şimdi bu yoğurtun 3 kilosu 8 milyon.1,5 kilosu 5 milyon.Ne kadar mantıksız değil mi?Bunlara hep dikkat etmen gerekiyor.Halbuki ağırlık arttıkça daha ucuzlaması gerekir.Bak mesela aynı zeytin burda 4 milyonken,Tansaş’ta 3 milyon.Niye buradan alıp boşuna 1 lira zarar edeyim ki?Bunun gibi 50 ürün alsak 50 lira zarardayız.” Ben de sesimi çıkarmadan dinliyorum,ama arada sırada beynim uyuştuğu için dediklerini anlamaz oluyorum.Homer boş boş bakar ya Marge bişeyler anlatırken,aynı onun gibi.
Mideye indirirken güzel oluyo haliyle.Ama pek de dert etmiyorum bu olayları.Bana “Bu para nasıl kazanılıyor biliyor musun?” dendiğinde “Valla insanlar çeşit çeşit kimileri yapıcıdır,ben de yiyiciyim” diyorum ve büyük bir pişkinlikle leziz yemeğimi mideye indirmeye devam ediyorum.İndirirken açları düşündüğüm oluyor,keza kredi kartı manyaklığı yüzünden elde avuçta parası kalmayan,beleşmiş gibi en son teknolojik ürünlere kartını cırtlatıp elin namertlerine muhtaç kalan eşşek kafalıları da düşünüyorum.İçimde Kayserili kanı ve bereketi döndüğü için de seviniyorum ne yalan söyliyim.Ama bu düşüncelerin içinde yemeğime ara vermiyorum,devam ediyorum.
Dipçik not : Bu arada BlogMania Editörü‘nde blogum incelenmiş , Pdf Dergi ile de röportaj yapmışım.Elinize
kolunuza sağlık diyorum.
Yazı bittiğinde Panzerpappa – Ompapaomompapa (Bu ne biçim isim lan?) çalıyordu.