‘ Kişisel ’ Mevzubahis Arşivi

Anekdot Silsilasyonu : Part III

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

*Yeni alıp,pakedini açıp bozduğum veya bozuk çıkan aletin bozulduğuna üzülmem,ama o aleti iade etmek için geri o pakede sığdırmak ölümden beter.Bırak o kutuyu,o kutunun iki katı büyüklükte bi kutu bile olsa sığmaz içine.Elin gavuru aletleri nası paketliyosa.Lego gibi anuna goyim.

*Namaz esnasında cemaatten bi mümin öksürdüğünde niye bütün molozlar sırayla öksürmeye başlar?Acaba ilk öksüren mümin Firestarter mümin midir?

*Evin içindeyken iguana gibiyimdir.Çok yavaş hareket ederim.Ama dışarı çıktığım zaman 10 çita gücünde hızlıyımdır.Bu yüzden önümde g.tünü sallaya sallaya yürüyen dingiller deli eder beni.

*Nası yani lan?Tweety erkek mi?Çok feminen duruyodu ekranda halbüse.

*Uyuşturucu satıcıları ve uyuşturucu paketleri ne zaman yakalansa malların hep aynı kalıpta,aynı turuncu koli bandıyla saklandığını görüyorum.Acaba “Uyuşturucu Satıcıları Derneği” var da bu onların standardı mı?

*Hayatımda havuç yemeye giriştiğim çok olmuştur.Ama bu meret bana öyle sert ve diş yorucu geliyo ki,daha hiç başladığım havucun yarısından fazlasına gelemedim.

*Gurmeyim diye geçiniyodum lan bi de.Tiramisunun peynirden yapıldığını daha yeni öğrendim.

*Gelişme çağında hiç merak edip boyumu ölçmüyodum.Yani şimdi sorsanız net bi rakam veremem.Keza kilom da öyle.Beni 6 ayda bi falan gören annemin komşularına göre uzayıp kilo aldığımı anlıyorum.Gördüklerinde illa ki : “Alii,büyümüşsün lan.” tadında bir cümle kuruyolar.Ben de “İyi” diyorum,”Büyümüşüm.”

*Hakemler maçta aşırı derecede çamurluk yapanlara yeşil kart çıkarsa ya.Direkt Amerika’ya gönder kurtul.Zenciler gerisini halleder.

*Hiç saf sıkma portakal suyunu kolayla karıştırıp içtiniz mi bilmiyorum ama ben içtim.Berbat!Halbuki ne umutlarım vardı.Votka-kola gibi lezzetli bişey olur sanıyordum.

*Annemden bir klasik daha : “Dağda terörist vuracak yaşa geldin,hala çizgi film izliyorsun.”

*Kulağımı parmağımla karıştırdıktan sonra parmağımı burnuma dayar,nası kokuyor diye bakarım.

*Çorabımı zaten koklarım.Onu yapmayan yoktur.

*Otobüse binip ters koltuğa oturduğumda zaten midem bulanıyo,bi de aynı zamanda gazete okumaya kalktım.Boncuk boncuk terler döküldü (suratımdan).Otobüs durağıma 5 dakika daha geç gitseydi yanımdakinin üzerine kesin kusmuştum.

*Bizim evin önündeki doğal gaz kutusunun üstüne basamıyorum.Basınca mayın gibi patlayacak sanıyorum.

*1 GB’lık belleğim yetmiyodu.4 GB’lık Toshiba aldım.Yeni bayramlığıyla uyuyan çocuklar gibi bağlandım lan.Boyun askısına takıp üzerimde taşıdım saatlerce.

Yazı bittiğinde “Mötley Crüe – Primal Scream” çalıyordu.

I’ve Tried Twice Brother…

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bugün çok garip bişey oldu lan,aynı Desmond’ın (Lost) yaşadığı gibi bişeydi.Eve doğru giderken karşıdan karşıya geçecektim.Caddede gözüm birden bi arabayla bi adama odaklandı.Sonra aniden 5 sn. sonraki geleceğe gittim.Arabanın adama çarptığını gördüm.Bulunduğum ana geri döndüm,sonra bi baktım araba adamı yere gömertti.Adam yere yapıştı.Şaştım kaldım,adama müdahale edemedim,tırstım.Akabinde kafamda soru işaretleri ile uzaklaştım oradan,umarım adam iyidir.

Henry Lizardlover

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Annemin bana hamile olduğu dönem çok rahat geçmiş.Hani klasik bebek tekmeleme hareketi var ya,onu bile yapmamışım karnındayken.Hatta bi ara kıllanıp doktora gitmiş,bu bebe yaşıyo mu diye.O kadar uyuşukmuşum ki 10 ayda doğmuşum.Bebeklik dönemim de rahimdekinden farklı geçmemiş zaten.Annem bir yere benim oturturmuş,öyle saatlerce mal mal bakınırmışım.

Uyuşukluk doğuştan gelen bişey anlayacağınız,yaradılışında bulunmalı.Aynı iguanalar gibi.Bu hayvanları hızlı olmaya zorlayamazsın,olamazlar.Kendilerine acayip bir saygı (Üstad Panzer Fuat‘ın buyurduğu üzere : “Respekt Batı Berlin”) ve sevgi duyuyorum.En çok da tosbağa ve iguana ruhunu bulurum içimde.Bu yüzdendir ki senelerdir bi iguana alayım diye düşünüyordum.Aldım da almasına,ama bir türlü yemek yediremedim,zar zor yediriyordum.Adını da Iggy Pop koymuştum,adaşı gibi aşırı derece enerjik olsun diye.Ama o normal iguanalardan bile daha uyuşuk çıktı.Bi gün kafesinden aldığımda,kaskatı kesildiğini gördüm,gözleri de açık kalmıştı.Rengi hafiften sarıya çalıyordu.Çok üzüldüm,sevgili Kabakmeltemine anlattım hissiyatlarımı.O da sağolsun benim Iggy’mi resmetti.

Kendimi İguana aşığı sanırdım,İguana b.ku bile değilmişim.Sitemin alt kenarında “iguana yalayan bi iguana” diyaloğu vardı.Bu pozu kim yaptıysa diyordum.Geçen gün uzun bir aramanın sonuncunda o sanatçıya ulaştım.Adı Henry Lizardlover.Adam soyadının hakkını verir derecede manyak.İguanaları garip garip insan pozlarına uyarlıyor ve fotoğraflarını çekiyor.Hoş,gerçi bi iguanayı şekillendirmek pek zor bişey değil.Hangi pozisyona getirirseniz,o durumda en az bi yarım saat duruyo kımıldamadan.En çok gitar çalan iguyla,kanepede yatan igulara bayıldım.(Bu arada belirteyim,genelde iguana sahipleri kendi aralarında iguanalarını anlatırken,”igu” diye bahsediyor,çok sosyetik bi tabir ama oturmuş artık napalım.) Aşağıya slayt olarak Henry babamızın en güzel resimlerini koydum.Slayta tıklarsanız daha büyük bir şekilde izleyebilirsiniz.Henry Lizardlover’ın resmi sitesi ise : www.henrylizardlover.com (Sitesi aşırı derecede berbat bu slaytlara baksanız yeter.)

40 Yıllık Katran Olur Mu Şeker?

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Şu hayatımda,bu yaşıma gelene kadar pek çok şey değişti.Tipim değişti,hareketlerim değişti,düşüncelerim değişti,kavramlara bakış açım değişti.Buna benzer ufak tefek,birleşince büyük fark yapan pek çok şey değişti.Ama hiçbir zaman mizah anlayışımdan,hayatın komikliğini karşılayışımdan,komikliğimden,güler yüzümden bir şey kaybetmedim.Üzüldüğümde en fazla 2 gün üzüldüm.Hep OldBoy’daki Dae-Su babanın dediği sözü düstur edindim kendime : “Gülersen dünya da seninle güler,ağlarsan yalnız başına ağlarsın.”

Bugün bu geyik tarzımın sadece bir kısmını yansıttığım,Level ve Chip dergilerinde yayınlanan maillerimi göstermek istedim.Hani bazıları sevinir ya, “Oleeeey dergide yazım çıktı” diye.Sonra bakarsın dergiye hiç garip bişey yok,aynen şöyle : “Merhaba cart dergisi,hepinizi çok seviyorum.Süpersiniz.Çalışmalarınızda başarılar.” Böyle bi maili herkes yayınlatabilir elbet,şaşılacak birşey yok.Mühim olan daha garip şeyleri yayınlatabilmektir.Level geyik bi dergi olabilir ama onların da geyikliğinin bir sınırı var,bu sınırı aştıysan başarılısındır.Chip’i zaten bilirsiniz geyiğe mahal verdiği pek görülmemiştir.Ama ben belki de derginin tarihindeki en geyik okuyucu mektubunu yayınlatmışımdır sanırım.


Tıklarsanız büyürler

Dergilerin de okuyucularına kalplerini,iç dünyalarını açması ayrı bir sebebiyet veriyor aslında geyikvari durumlara.Artık o kadar tanıdığınızı düşünüyorsunuz ki adamları,enseye tokat g.te parmak olduğunuzu sanıyorsunuz.Dergicilik zaten gönül işi.Eğer bir dergi okuruna mesafeli durursa o derginin başarılı olması zordur.Yazar bir yandan kendi hayatını paylaşmalıdır okuruyla bana kalırsa.Level’dan ayrılan,Level’ın belkemiği olarak gördüğümüz yazarlar Oyungezer diye bir dergi çıkardığında,gözümüzü bile kırpmadan güvenerek almamızın en büyük sebebi bu olsa gerek.

Bu arada eğer Burcu burayı okuyorsa saygılarımı iletiyorum kendisine,az arızalılık yapmadım :D

Yazı bittiğinde “Sentenced – Killing Me,Killing You” çalıyordu.

Alerji Testi Olabilmek İçin Geçilmesi Gereken 825 Aşama

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Yaklaşık 2-3 yıl önce sadece İlkbahar-Yaz zamanlarında polenlere uyuz oluyordum.O etrafa yayılan çiçeklerin yasak aşk meyveleri burnuma kaçtıkça hapşurmaktan iflahım kesilir olmuştu.10 hapşurmalık-20 hapşurmalık kombo serilerini tek nefeste yapar olmuştum.Son 1,5 yıldır da bu iğrenç alerjinin yanına bir de güneş,toz,sigara dumanı alerjisi eklendi.Bunlardan herhangi birine maruz kalınca gözüm yanar,kızarır,kaşınır olmuştu.Tabi Mick Jagger gibi mosmor bir keş gözaltı yapıyordu bu alerji.

Yani anlayacağınız ilgilenmedikçe,geciktikçe daha da büyüyor bu meret.Vücutta kendini geliştire geliştire yeni yeni alerji çeşitleri türetiyor.Hele babamdaki alerji daha da ileri bi seviye.
Bugün size,alerji sahibi olan insanlara alerji testi olabilmeniz için,alerji çeşidinizi öğrenebilmeniz için yapmanız gereken 825 şeyi anlatacağım.Tabi bu deneyim İzmir sınırları içine dahildir.Ama Türkiye’nin diğer yerlerinde 600 aşamayla yapılacağını düşünmüyorum,hele hele İstanbul’da.

İlk aşama olarak araştırmaya koyuluyoruz.sağımızda solumuzda her yerde afişlerde,eşşek kadar puntolarla “Alerjinize dikkat edin,alerjinizi öğrenin,geç kalmayın!” türünden şeyler yazsa da,etrafta alerji testi yapan hiçbir hastane olmadığını farkediyoruz.Tabi bu anlattığım olay SSK’lı bir insan için.600 lirayı trink bastırdıktan sonra Özel bir yerde muayene olabilirsiniz tabi ki.

Bu testin sadece İzmir’in en sakat yerlerinden biri olan Tepecik‘te (aka title Şoparland) yapıldığını öğrenmemizle 2. aşamaya geçmiş bulunuyoruz.Bu aşamada hastaneye Perşembe günü gidiyoruz.Türkiye’deki bütün hastaneler gibi çok düzensiz.Ama yine de işleri biraz toparlamışlar.Eskiden daha berbat bir haldeydi.Alerji polikliniği arıyoruz ama görünürde hiç bir yerde yok.hani Lost’ta ormanın en ücra köşesinden ambar çıkar ya,bu da onun gibi,Polikliniği resmen gizlemişler,insanlar bulamasın diye.Hastaneden bağımsızlığını ilan etmiş gibi bi poliklinik.Albay Kurtz’ten bile daha özgür bi poliklinik (Bu arada bu poliklinik ne b.ktan bir kelimedir hey Allah’ım) .Güçbela kapıyı bulduktan sonra bakıyoruz ki kapalı.Ordaki sıva yapan bi elemana soruyoruz,ne ayak bu diye.Adam burasının sadece Pazartesi-Salı çalıştığını söylüyor.Bizde haliyle paşa paşa koyuluyoruz eve doğru.

Bu sefer Salı günü hastaneye doğru yola koyuluyoruz.Dolmuşun içinde babam öldürücü soruyu soruyor : “Sağlık karnesi yanında mı?” İyi de sağlık karnesi zaten bende değildi ki sendeydi,bana niye sorarsın?Allah’tan şu tedavi olayını şimdi kimliğe taşıdılar da o eşşek kadar şeyle uğraşmayacaz.Yine eve koyuluyoruz.
Aradan bir sene geçer.Saçlara sakallara kırlar düşmüştür.Ama o alerji testinin bir gün yapılacağı umuduyla hastaneye yine gidilir.Evet,aynı angutluk aradan geçen zaman aşımı yüzünden tekrarlanmıştır.Yine Perşembe günü gidilmiştir hastaneye.Ve tekrar eve dönülür.Ömürden ömür geçer,ama savaş bitmez.Söylemeyi unuttum,bu arada 2 günde sadece 50 hastaya bakılıyor,bu da cabası.

Sonraki Salı yine gelinir hastaneye,bu sefer ilk 25′e girmek için erken de gelinmiştir.(-tir ek modundan çık)Ohannesburger be kardeşim.Hep televizyonlarda 4000 kişilik hastane kuyrukları görürdüm inanmazdım.Amma hasta varmış.Günde kaç insan hastalanıyor böyle?Kuruk taaa Fizan’a gidiyor mübarek.İnsanlar iyice hastalık hastası olmuş anlaşılan,canı sıkıldıkça doktora gidiyorlar.En kral sistemi bile getirsen bu kadar hastalık hastası manyakların oluşturduğu izdihamı azaltmak namümkün.

700. aşamayı da geçtikten sonra ucu ucuna alerji polikliniği fişini alıyoruz.Tenhadaki ambara (pardon polikliniğe) gidiyoruz.Ama yeni bişey daha öğreniyoruz.Buranın doktor kafasına göre açarmış burayı her daim.Bazen 8,bazen 8:30,bazense 9′da açarmış.Zaten burda bunu da duyunca doktorun ne kadar lakayıt olduğunu anlıyoruz.Hastaları 8:45′ta almaya başlıyor doktor.Giren, 2 dakika sonra çıkıyor.Ben de günde 25 kişi olunca insanlar yarım saat uğraşıyor sanmıştım.Doktor öyle ehlikeyf ki gelene tahlil yazıyo,gönderiyor.Sıra bana geliyor.Saat daha 10.Adamın ağzından yanındakini şu soru çıkıyor : “Daha ne kadar hasta kaldı?”

El insaf be adam.Sen burda devletin maaşını alarak geçimini sağlayan bi adamsın.İşini saat 10′da bitirip daşhak kebabı yapmayı mı düşünüyorsun acaba?Zaten elinde bi yandan telefon,biriyle mesajlaşıp duruyor.Benim elimde hazır tahliller vardı.Doktora verdim.Adam : “Senin bişeyin yok,sana cart ilacını yazıyorum” dedi,şutladı.Sanırsam saat 10:30da da bütün işlerini bitirip akşama kadar yatmıştır poliklinikte.

Görüldüğü gibi 800 aşama da geçseniz,900 aşama da geçseniz,işler o bilgilendirme afişlerindeki gibi değil.Hep derler ya ele bişeyler döküyor,çiziyorlar,alerjini tespit ediyorlar.Yalan efenim,külliyen yalan.O sadece işin fantezisi.Hiç bi doktor uğraşmıyor bu işlerle.Herkes daşhak kebabı peşinde.Böyle doktorlara yevmiyeyi bırak,saatlik bile versen haksızlık olur.İnsanlar düzensizliğin,düzeninde yok olup gidiyor.Herkes kolay yoldan para kazanma peşinde.İdealist doktor mu?O da ne?Bir de,o alerji uyarı afişlerini hazırlayanları bulursam tez zamanda o afişleri ağızlarına tıkacam,haberleri olsun.Böyle işgüzarlar yüzünden sinirden kaşıntım tuttu bi de.İyileştirmelerinden de geçtim,daha da hasta eder bunlar adamı.

Yazı bittiğinde “Mötley Crüe – Enslave” çalıyordu.