‘ Kişisel ’ Mevzubahis Arşivi

Yalnız Laptop İçin Bak Yeşil Yeşil

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Abi şu 4 bilgisayarı yazdığıma yeminle pişman oldum.Hatta düşünüyorum da,hayatta hiçbişeye bu kadar pişman olmuş olmayabilirim.Zira yaptığınız “Oha 4 bilgisayar”,”Lan 4 bilgisayar varmış”,”Aha 4 mü?” şeklinde söylemler üzerine kütür kütür çalışan,en çok kullandığım Laptop bozuldu.Nazara inanmazdım ama başka da ne olabilir ki?Tam randımanla çalışan alet direkt sizin yorumlardan sonra göçtü.İşin garip yanı bi de aynı gün sabah kardeşim evde duran diğer Desktop PC’yi de alıp yanında götürmüş.Bugün alıp arabaya attım aletlerden birini.Lakin akşam gelecek eve.Aranızda mavi ve yeşil gözlülerden oluşan Laptop karşıtı Ku Klux Klan mı yaptınız anlamadım ki?Bu Uri Geller bizim memlekete yaramadı vallaha,herkes beyin gücüyle gözlerindeki nazarı yönlendirmeyi öğrendi.Hadi bunu yapan bi Adriana Lima olsa “Gözüne gurban,yirim o gözünü,uyy gel bakayım memişlerin uf mu olmuş,öpiyim geçsin.” derdim lakin aranızda öyle birinin olduğunu pek düşünemiyorum.Göz diyince aklıma Belgüzar Korel geldi.Dana gibi gözleri var mübarek,bi nazar değdirse ömür boyu kendine gelemezsin alimallah.

Öyle bi internet cafedeyim ki,müziğin gürültüsünden ne düşündüğümü duyamıyorum.Yazarken sürekli müzik dinlerim ama dübüre bu denli su kaçırırcasına değil.En azından disko,tekno falan çalmıyor ona dua ediyorum.Bazı cafeler cidden uçmuş.O seksenlerin,uzun saçlıların,ispanyol paçalıların,dans ederken parmağını bi yukarı kaldıran,bi aşağı indiren adamların müziğini çalsa can gurban.80lerin disko tonları gerçekten çok sağlam geliyor bana.İçinde hafif gitar,bas ve bateri tınıları döndüğünden olsa gerek.Şimdiki diskolara bakıyorum da,”Bana uzak,Allah’a yakın olsun” diyorum.Uyduruk kaydırık şarkıları alıp alıp coverlamak disko müziği yapmak olmuş.2 kuruş verip DJ zamazingosu alan vıdı vıdı diye 2 plak çevirince “Ben diskocu oldum ağbiii” havasına giriyor.”Havanıza sokayım.” diyorum.Evet yapıyorum bunu.

80lerin tınıları dönse daha iyiydi.Adam Metallica’nın nerde piyasa şarkısı varsa onu çalıyor.Valla kusacam artık aynı şeyleri dinlemekten.Bazı insanların yenilikten aşırı derecede kaçtığını düşünüyorum.Bir ömür de Metallica dinlenmez ki arkadaş.Envai çeşit grubun,envai mükemmelikte albümleri ve performansları var.Ama pek çok insan yeni bir kavramla,yeni tatlarla karşılaşmaktan korkuyor.Keza yemek konusunda da öyle.Bazı adamlar sanki şu ana kadar yediği bütün yemek çeşitleri ana karnında belleğine işlenmişcesine yeni tatlar denemeye korkuyorlar.Önüne bi tabak geliyor,”Ben daha önce böyle bişey yemedim,o yüzden yiyemeyeceğim.” Afedersiniz ama böyle bi adama da ister istemez “Y.rrağımı ye” diyorum kalbimin derinliklerinden.Nedir bu yeniliklerden kaçma çabası?

Gelenek diye olmadık şeyleri koruyoruz bu korkularımız yüzünden.En basidinden gerdek gecesi kanlı çarşaf istemek gibi.Ulan ne adamsınız,orta yerde “Ç.k” diyince ağzını eliyle kapatıp “Hiiii” yapan siz,utanmadan elin kadının vajinasından gelen kanı görmek istiyorsunuz.Şehir hayatında bu rezillikler bitse de pek çok köşede bucakta hala dönüyor bu terane.Gelenek ayağına insanların onurunun ırzına geçmekten öte bişey değil tabi.

Bilgisayar açlığıyla karışık bir hiddet,bir celalle geldim bu cafeye sanırım.Tabi bu hiddette bindiğim dolmuştaki şöförün ayaktakileri balık istifi yapıp,polis görmesin diye topyekün domalttırması büyük pay sahibi.Yere yaklaştıkça oksijenin azaldığına mı,yoksa bir elimin yanımdakinin,diğer elimin de diğer yanımdakinin g.tüne girdiğine mi yansam bilemedim.Neyse laptopı sinir krizine girip dolmuş şöförünün beyninde parçalamadan müşteri hizmetlerine ulaştırabildim.Benim gibi sakin adamı bile pitbull kıvamına getiriyorsa bu sıcaklar,oruç gibi mübarek bi olayı bahane edip trafik tıkanıklığında en yakınındaki adamı bıçaklayan manyakları düşünemiyorum.Öyle tiplerin alnına bi damga vumak lazım ki,hepimiz uzak duralım.Neyse,yolcudur Abbas,bağlasan durmaz.Ilıman günler dileğiyle.

Sen 3 Kuruşluk Mala 5 Kuruş Vermeyi Çok Seviyorsun

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Uzun uzun zaman önce,develer tellal iken kredi kartı diye bişey yoktu.Şaşırdınız,biliyorum ama gerçekten yoktu.İnsanlar hesabını bildiği için,bu denli tüketim çılgınlığı ve akabinde k.çımıza giren uzun gagalı leylekler yoktu.O vakitler leylekler sadece bacadan Noel Baba misali bebe atmakla meşguldü.İnsanların enflasyonu kendi uğraşlarıyla 3 basamaklı rakamlara vurdurmasının akabinde leyleklere bebe taşımasından aldıkları ücret yetmez oldu ve g.tümüze girer oldu gagaları ek iş olarak.

İnsanoğlu olarak sorunlarımızı ertelemeyi,kaçmayı çok seviyoruz.Her gün yüksek sesle müzik açan alt komşu,sırf taş gibi bi hatun diye de bi süreye kadar sabredilir değil mi?Ama bi gün size vereceğini sanma hayalleriyle gidip kafasını gözünü yarma isteğinizi erteleyip duruyorsunuz.Kulak tıpası da bi yere kadar.Oyun hamuru gibi bişeyi mıncıklayıp mıncıklayıp kulağımın dibine kadar köklemek pek de makul gelmiyor açıkcası.Böyle yapacağıma,Deli Cevat gibi şeyimde saatle dolaşıp “Hububat Fiyatları,Hububat Fiyatları” şeklinde haykırırım daha iyi.Günümüzde gizlenen TEFE TÜFE fiyatları ile birlikte enflasyonun kadim dostluğu hepimizde böyle bir insan olma potansiyelini arttırmakta zaten.

Benim babam da bi zamanlar tiko para ile alışveriş yapardı.Giren çıkan anında cüzdana yansıdığı için açıkçası alışverişlerde fazla mertlik yapamıyordu.Kredi kartlarına geçmemek için var gücüyle direndi.Ama onun da Viva La Resistance gücü kırıldı bi gün.Calgon kullanmadığı için Resistance’ının bu hale geleceği belliydi.İlk başta tek bir kredi kartıyla başladı.Bir taneden bişey olmaz deyip,sigaradan bi tane tüttürmek gibi.Devamı geldi haliyle.O kart zart kampanyası yapmış,öbürü zurt kampanyası yapmış.Biri skimsonik chip paralar verirken öbürü zortonik puanlara boğuyormuş adamı.İşte tüketim çılgınlığını ve enflasyonu hortlatan yegane olay bu şerefsiz bankalar ve insanlara Gold,Premium,Ultra,Hiper,Dev Yarasa isimleriyle kaktırdıkları kartlardır.Warcraft oynar gibi sürekli Level atlamak istiyo insan.Burda seviyeyi arttırınca elit kesime gireceklerini sanıyolar herhalde.Sorarım size nerde görülmüş,bi insanın kartı premium diye dev rezidanslarda ağırlandığı?

Neyse ne mutlu ki babam Kayserili bi adam.Gideniniz olmuştur belki oralara,çok garip bi mekan.En fakirinin bile altında son model bi Mercedes bulunur.Herkesin bi üçer beşer ev zulası vardır.Zaten torunu torlağı da çok severler.Oğlanlarını bi kızın koynuna attıktan sonra,kendi apartmanlarında bi daireyi verirler hemen.Gelenekleri koruyor gibiler,özellikle zenginlik.Ama en zengin insan popülasyonu olsalar da paranın değerini de muntazam bi şekilde biliyorlar.İstedikleri kadar para olsun ellerinde 5 kuruşu bile ölçer biçerler.Hatta dün şöyle bişey oldu :


(Masada 10 kuruş gören baba oğluna döner)
-Oğlum bu para senin için değerli değildir,ortaya atmışsın ben alayım.
-Olur mu baba allasen,kontör kartını kazırken koydum oraya,sonra da unuttum.
-Neyse artık aldım boşver,lazım olmaz sana. (Alır ve cüzdanın bozuk para kısmına atar.)
-Ya baba allasen 10 kuruş için bana o kadar dil döktürdün.
-Olur mu öyle şey eskiler ne demiş bak dinle “Liraları bulması kolay,mühim olan kuruşları toplamak.” Geçen 2 tane dondurma alacaktım,5 kuruş yok diye alamadım (Elindeki tomar tomar parayı da bozmuyo uyanığa bak – Deli profesör) Sen zaten ne anlarsın paranın değerinden.
-Hihi höhö ehi.

Kayserililerin genel karakteristiği bu.Aslında komik gibi gelse de güzel bi özellik bir yandan da.Genlerindeki bu tutumluluk nispeten uzak tutuyor onları kredi kartı çılgınlığından.Yani kullansalar da bütün kredi kartlarının kampanyalarını takip edip en çok bonus (Reklam yok) verenlere yumuluyorlar.Allah sizi inandırsın öyle ihtimalleri hesaplıyor ki dinlerken beynim uyuşuyor.”Ordan onu 50 lirayla alsak,20 bonus gelir,onu da öbürüne aktarıp,integralini aldıktan sonra world’le diğer kampanyada 40 alırız.Oooo köşe olduk.”

Bi de evin yiyecek ihtiyaçlarını karşılarken neredeyse 3-4 tane marketten fiyat araştırması yapıyor.Mesela yoğurt Kipa’da ucuzsa onu ordan,yağ metroda ucuzsa ordan,zeytin Tansaş’ta ucuzsa ordan şeklinde.Yanında alışverişe gitmeye korkuyorum.Tabanlarımın yanacağına tırsmıyorum da,beni sohbet esiri edeceğine kokruyorum.Çünkü alışverişe gittiğinde tam anlamıyla kendinden geçiyor.8-9 ürüne birden aynı anda odaklanıp saniyenin yüzde birinde akıl filtresinden geçirip ucuz olanları seçiyor.Bir de bana her ürünün fiyatını anlatır : “Bak oğlum şimdi bu yoğurtun 3 kilosu 8 milyon.1,5 kilosu 5 milyon.Ne kadar mantıksız değil mi?Bunlara hep dikkat etmen gerekiyor.Halbuki ağırlık arttıkça daha ucuzlaması gerekir.Bak mesela aynı zeytin burda 4 milyonken,Tansaş’ta 3 milyon.Niye buradan alıp boşuna 1 lira zarar edeyim ki?Bunun gibi 50 ürün alsak 50 lira zarardayız.” Ben de sesimi çıkarmadan dinliyorum,ama arada sırada beynim uyuştuğu için dediklerini anlamaz oluyorum.Homer boş boş bakar ya Marge bişeyler anlatırken,aynı onun gibi.

Mideye indirirken güzel oluyo haliyle.Ama pek de dert etmiyorum bu olayları.Bana “Bu para nasıl kazanılıyor biliyor musun?” dendiğinde “Valla insanlar çeşit çeşit kimileri yapıcıdır,ben de yiyiciyim” diyorum ve büyük bir pişkinlikle leziz yemeğimi mideye indirmeye devam ediyorum.İndirirken açları düşündüğüm oluyor,keza kredi kartı manyaklığı yüzünden elde avuçta parası kalmayan,beleşmiş gibi en son teknolojik ürünlere kartını cırtlatıp elin namertlerine muhtaç kalan eşşek kafalıları da düşünüyorum.İçimde Kayserili kanı ve bereketi döndüğü için de seviniyorum ne yalan söyliyim.Ama bu düşüncelerin içinde yemeğime ara vermiyorum,devam ediyorum.

Dipçik not : Bu arada BlogMania Editörü‘nde blogum incelenmiş , Pdf Dergi ile de röportaj yapmışım.Elinize
kolunuza sağlık diyorum.


Yazı bittiğinde Panzerpappa – Ompapaomompapa (Bu ne biçim isim lan?) çalıyordu.

Çöp Kadın,Çöpçü Kadın

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Her insanın küçüklüğünden gününe uzanan,psikolojisini,dimağını derinden deşen bir takım anı-hatıra parçaları vardır.Aralarında iyi olanlar bünyeye iyi etki katar,daha iyi bir modifikasyon haline getirir bizi.Haliyle hatırlanmaz.Kötü olanlar ise akıldan hiçbir vakit çıkmaz.Blog yazmaya başladığımdan beri bunları daha fazla deşer oldum.Aslında bunları bu şekilde listelemek beni rahatlatır mı bilmiyorum,bilemiyorum. Rahatlatacağını farz ederek geçmişten günüme bağlanan bir manyaktan daha bahsetmek istiyorum.Günüme bağlanmasının sebebi ise,bu fosil kıvamına gelmesine rağmen hala dipçik gibi olan kadını neredeyse haftada bir kere görüyor olmam.

Pek çoğunuz televizyonlarda haberlerde görüyordur bu tarz kadınları nadiren.”Evini adeta çöp eve dönüştüren çöpçü kadının evi,belediyenin ani baskınıyla çöplerden arındırıldı.Kadın bu sırada çok arıza çıkarsa da durumu kabullenince kameralarımıza ‘Önümüzdeki çöp toplama dönemine bakacağız,kökü bende değil mi yiğenim,yine toplarım’ dedi.” (Bu tırnak işareti içinde tırnak işareti olayı da ayrı bi derinlik katıyor sanki olaya ha,daha sık kullanmak lazım.Her neyse.) İşte ben aynen resimde gördüğünüz kadının başörtülü versiyonu olan çöp kadını neredeyse 18 yıldır görüyorum.

Öyle bi kadın ki bu,daha hayatımda hiç hastalanıp da bir gün çöp toplama işini aksattığını görmedim.Allah için çok çalışkandır.Sabah 9-Akşam 7 hiç durmaz.Mikroplara karşı bağışıklıktan öte bi ilişkisi olmuş artık kadının.Mikroplarla dost,hatta enseye tokat g.te parmak samimiyetinde.Mafya babası gibi saygı görüyor pisliklerden ve mikroplardan.Kimse yan gözle bakıp da hastalık bulaştıramaz yani.Senin benim gibi bi adam o pisliklerle bi gün oynamaya kalkışsa yemin ederim vebadan geberir.Lakin bu kadın evde nefes alacak boşluk bile bırakmayacak şekilde istifliyor çöplükleri.Belki de onları canlı sanıyordur.Birkaç yıl ara sıra polisler ihbar üzerine gelip eve cillop hale getirseler de onlar da pes etmiş olacak ki artık önünden arabaları bile geçmiyor.

Manyak karının kendine eziyet ettiği yetmezmiş gibi bir de sağda solda ne kadar köpek varsa toplayıp tıkıştırmış evin yanındaki küçük yere.Köpeklere bakıp acıyorum ne zaman geçsem ordan.Hayvanlar kudurmuşlar resmen.Yani zincirleri açıp bi salsan etrafta ne kadar adam varsa hepsini mideye indirirler,hem açlıktan hem de sinirden.Ama o pislik kadına yine dokunamazlar.Karı zaten fosil gibi,kemikten başka bişey yok.O derece pislik bir kemik parçasına değil köpeklerin,domuzların bile tahammül edeceğini düşünemiyorum.

Bi de bu manyağın evinin önünde uzun bi demir parçası var boylu boyunca uzanan.Evinin sınır çizgisi gibi görüyor demir uzantısını.Birisi üzerine bastığı zaman ya da sınırın içine girmeye kalkıştığı zaman çok pis bakıyor,ısıracakmış gibi.Bu da benim haftalık eğlencem tabi.Ne zaman evinin önünde çöpleri düzenlerken görsem onu demirin üstünden yürüyorum.Bi gün yakalasa beni o aç köpeklerin yanına atar gibime geliyor.Nejat Uygur’un bi oyunu vardı o geldi aklıma.Orda da “Halıya basma laaayn!” diye bağırıyodu ya her seferinde.Aynı onun gibi.

Bu kadını bu duruma getiren nedir,neden bu kadar yarılmıştır kimse bilemez.Tabi herkesin bi şehir efsanesi var.Bu kadının çok zengin olduğunu da söyleyenler var.Ama benim anlamadığım çevresine pislik saçan böyle pis bi kadını niye alıp bakıma,rehabilitasyona götürmüyorlar?İhtimal her ne kadar düşük olsa da belki kadının bu kafadan kontaklığını çözerlerdi.Böyle meczup bi durumdaki kadını da ortalığın içine s.çıyor diye suçlayamazsın ki.

Ek-1 : Tam olarak hafızamda kalmasa da 2-3 Ağustos civarı çöpçü kadının evine yapılan ani bir baskınla, mekan bal dök yala kıvamına getirildi. Ben bu eki neredeyse 1 ay sonra yazıyorum ve herşey yine eski haline döndü. Çöpçü kadın esktra çöp toplama mesaileriyle açığı kapadı anlayacağınız.

Yazı bittiğinde “Nightingale – Reasons” çalıyordu.

Anekdot Silsilasyonu : Part IV

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

(aka title – These Things I Believe Overdose)

*Niye zenci erkeklerin hepsinin sesi Samuel Jackson‘a benziyor ki?Yoksa Samuel Jackson’ın sesi mi bütün zencilerle aynı?

*Nolur,bak Allah’ın adını verdim,bi tane izlediğim Fransız filminde de Gerard Depardieu oynamasın.Adam Filmatör gibi bişey.Aynı anda 7-8 filmde birden oynuyor sanırım.

*Saatler ne zaman ileri ya da geri alınsa,hep “1 saat fazladan mı uyuyacam?” diye düşünüp sevinirim.Rulet misali,ya eksik,ya fazla.

*Crunch Max,kabız olmuş birinin g.tünden çıkan b.ka benziyor,nimete laf etmek gibi olmasın ama.

*Cipsi o ilk ağzıma atıp çiğneme anında verdiği o kütürdeme sesine bayılıyorum.Tabi o an yanımda biri varsa da benim yedi ceddime küfrettiğine eminim.

*Tıs osuruk pis osuruk,sesli osuruk temiz osuruk derler.Genel olarak doğru.Ben tek zortlamada hem sesli,hem de çürük yumurta gibi kokulu osurma kapasitesine sahibim.Acaba bu yetenek Mucizeler Gecesi‘ndeki ucubelerin arasına katılmama yeter mi?

*Vardır ya bazı adamlar,övünürcesine,göğsünü gere gere söylerler her ortamda : “Baba yaa,2 gündür uyumadım,bana mısın demiyor,iş güç çok,uyuyacak zamanım yok biliyo musun?” Has.ktir lan,iş adamları bile 3-5 saat uyuyordur.Ben zaten 7 saatten az uyusam manyağa dönerim.O gün benim için biter.

*Ağzında uçuk çıkanlara “Gece gösterdiler mi lan?” diyip dalga geçmeyi çok seviyorum.

*Kulaklığın üstünde yazan R ve L harflerine acayip dikkat ederim.Hiçbir zaman R’yi sol,L’yi sağ kulağıma taktığım olmamıştır.Müzik deneyimini etkiliyor mu bilmiyorum ama hiçbir güç bana aksini yaptıramaz.

*Tatar Ramazan Tatar yayıyla vursa ya hapistekileri.

*Bundan bi sene önce kuş uçmaz,kervan geçmez bi yerde internet cafeye girmiştim.O aralar da üzerinize afiyet pek bi ishaldim.Tuvaletine girdim cafenin.Sonra baktım,sular yoktu.Adamdan dökmek için su istedim.Bana 500 ml’lik minik petten verdi.Küçücük pet lan,alıp götürür mü o kadar b.ku hiç?”Ulan sana müstehak” dedim.Kuburu silme b.klu bi şekilde bırakıp kaçtım cafeden.5 dk. sonra o iğrenç koku yüzünden herkes kaçmış ya da bayılmıştır eminim.Veba kol geziyordur oralarda şimdi.

*İşerken genelde sol elimle tulumbadan su çekiyor gibi yaparım.Sanki ben elimi öyle yapmasam çiş akmayacakmış gibime geliyor bazen.

*Annem temizlik hastası bi insandır.Bu sebepte mutfakta sağda solda su içilmiş bardak görmeye dayanamaz.Ben de o dellenmesin diye genelde suyu elimle sebilden içer gibi içiyorum.Böyle içmek de ayrı bi lezzetli he.

*Pornoculara bakıyorum,malum yerleri kaymak gibi.Ben o kadar uğraşıyorum ediyorum,onlarınki kadar tüysüz-pürüzsüz olmuyor.Özel bi yöntemi var herhalde.Her yerim kıl lan gına geldi.

Yazı bittiğinde bi yandan da Formula 1 Antrenman Turlarına bakıyordum.İlk antrenman turları çok komik oluyor,pisti unuttuklarından olsa gerek spin atıp duruyorlar.Keşke bütün yarışların antrenman turları yayınlansa böyle.Normal yarışlardan daha zevkli.

Teknolojiden Arınmak İstiyorum

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Kendimi çok hafiflemiş hissediyorum.Sigaraya bağımlı keşlerin o 3 gün duvarını aştığı an hissetikleri gibi bişey.Belki de daha lezzetli bi duygu.Çoğumuz interneti ve bilgisayarı zararlı maddeler sınıfında listelemese de benim listemin ilk sırasındadır genelde.Kurtulmak isteyip de kurtulamadığım bişey bu alet.Hayatımda herhangi birşeyi unutma şansım olsa,ya da işletim sistemi gibi belleğimin istediğim kısmını yönetebiliyor olsam muhakkak bu alete dair bilgilerimi silerdim kafamdan.Bağımlılık yapmasa güzel alet meret ama ister istemez yapıyor.1 gün boyunca bilgisayarla içli dışlı olmamak ne güzel bir duyguymuş ey ahali!Tabi bana kalsa ben yine bırakamazdım.Sağolsun 2 ay üst üste ödemesi unutulan Smile Adsl faturası sağladı bu kurtuluşumu.Birkaç gün de geri gelmez muhtemelen.Öyle bi uğradım,internet cafeden yazıyorum.Bakıyorum da doğru dürüst internetle ilgilenen bi kitle yok bu mekanlarda sanırım.Her yer bebe şebe,torun torlak dolu playstationlarda,bilgisayarlarda oyun oynayan.Allah’tan bağımlılık tek koldan oluyor bilgisayara genelde.Ya sürekli oyun oynayan,ya da sürekli internette bişeyler araştıran asosyal bir psikopat oluyorsun.2. dediğim tabi ki daha yararlı,ama dozajını aştığımız her şey gibi sadece insanı salaklaştırmaya yarıyor.Tabi en çok ikisine birden bağımlı olanlara üzülüyorum.Valla Allah kurtarsın.Umarım birgün insanlık olarak tası tarağı toparlar bu teknolojilerin gereksiz olan hepsini çöp kutumuza atmayı başarıp etrafımızdaki insanlarla doğru dürüst,bilgisayarımızı,internetimizi düşünmeden yüzyüze muhabbet ederiz.

Çıplaklar kasabası diye bişey gördüm gazetede hatta.Plaj değil,koskoca kasaba.Popülasyonu da bayağı yüksek.Herkes anadan üryan dolaşıyor.Teknolojiyi,giyimi,kuşamı bırakmış adamlar.Valla özenmedim desem yalan olur.Öyle bi ortamda 1 hafta takılmak isterdim.Düşünün,çıplaklığın normal olduğu bir ortamda kapalılık çekici geliyor insana.Ne muntazam bir durum.Bir kadına çıplakken baktığında hiçbirşey hissetmediğin bir ortam.Niye hissetmiyorsun,çünkü destekli sütyen,ya da g.te destek veren silikon gibi elbise parçaları yok.Haliyle erkeklerin sarkık ç.kleri,kadınların da sarkık memeleri içinde bir ortam hepimizi daha farklı,daha garip şeyleri düşünmeye itebilir diye düşünüyorum.Biraz daha insani şeylere.

Arada bir internet cafeye uğrarım dedim ama o da belli olmaz.Üşengeç bi adamım,belki de k.çımı bile kımıldatmam bağlantı gelene kadar.Gerçi iyi oluyor,cafeye gelirken 2-3 adım atıp güneşin hafiften tadına bakmak.Yine de gelmezsem,sizi yaklaşık 2-3 gün boyunca her tıklayıp izlediğinizde güldürecek bir Family Guy sahnesiyle başbaşa bırakıyorum.Elcağızlarımla altyazısını ekleyip kırptım,Youtube’a koyacaktım yine kapanmış.”Ulan 1 gün içinde amma şey değişiyor” dedim,şaşırdım.Akabinde videoyu Dailymotion’a yükledim.Bundan gayrı,diğer video paylaşım sitelerinde gereken video olduğu sürece Youtube isimli laçkalaştırılmış platformu kullanmayacağım.Sezyum’un da dediği gibi : “Hepinizi sinema salonlarında seviyorum.”


Yazı bittiğinde “Bing Crosby – Brother Can You Spare a Dime?” çalıyordu.