Helloween – Metal Jukebox (1999)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Müzikte şu cover olayını, babasının ününün üstüne oturan insanlar gibi düşünüyorum. Önceden yapılmış bi şarkıyı alıp bi daha yaparak meşhur olmak tıpkı buna benziyor. Ama yüzde 95 oranında yeniden şarkıyı yorumlama eğilimleri hüsranla bitiyor. Erol Evgin‘in oğlu Murat Evgin, Zülfü Livaneli‘nin kızı Aylin Livaneli, sondaki “l” harfi haricinde adımız soyadımız aynı olan Ali Sunal gibi. Bu insanlar boylu boyunca hep başarısız cover girişimleri olup, babalarının ünlerini sömürmüşlerdir. Sanıyorlar ki, babaları güzel şarkı söyleyebilince kendileri söyleyecek ya da babaları güzel oyunculuk yapınca kendileri de sahnede fırtınalar estirecek. Halbuki gördüğünüz üzere alakası yok. Sadece babalarına küfür yedirttiren arkadaşlar bunlar. Yıllarca emek verip yaptığınız kariyeri bi oturuşta sömürebilecek aymazlığa sahiplerdir.

Anında Görüntü Show’daki şarkıyı söyleyen denyo gibi yorum farkı katabilirsiniz tabi coverınızda, güzelse şarkıya altın yıllarını bi daha kazandırabilirsiniz. Bazı tırtolar gibi de güzelim rock şarkılarını pop haline getirip, bin yılın küfürünü yemek de mümkün. Yüzde 5′lik orjinalinden daha çok tutan coverlar yok mu? Var tabi olma mı? Zaten herkes Indiana Jones’un hazine arayışı gibi hazır şarkıyı coverlayıp ünlü olma peşinde. Arada bir kaçı da vursun voleyi. Mesela Bewitched‘ın Born to be Wild, Nightwish‘in Phantom of the Opera, Social Distortion‘un Ring of Fire gibi. Ama dikkat ederseniz bunlar orjinallerinden daha iyi demiyorum, sadece onlardan daha fazla ünlü oldular. Yani yüzeysel rockçı kesime sorsanız, bu şarkıları bunların yazdıklarını sanırlar. (Yüzeysel rockçı kesim. Bi çeşit siyasi görüş gibi. Parti olmaya çok yatkın. Yakında çıkarsa şaşmam. Ilımlı rockçılar da olabilir.)

Bu girişten sanmayın ki, şurada iki kelam da Alman ekolü Helloween‘e giydireceğim. (Bi de “Alman ekolü, Rus ekolü, cart ekolü, curt ekolü” geyiği çıktı şu son Euro 2008′de. Babalar kendini spor uzmanı gibi gösterecekler ya, illa böyle kelimeler kullanacaklar. Biz de “Vayy bee, baba biliyo bu işi” diyoruz. Halbuki bizim sokaktaki çocuklarımız ekolle yetişmiyor. Kadro dizilimi diye bişey yok bu ekolde. Kahramanlık adına herkes forvet mevkiinde gole koşturuyor. 4-4-2 hak getire. Bizde sadece 10 şeklinde bi dizilim var. Kaleci hariç herkes forvette.) Ne cüret efendim, adamlar müziğe katacaklarını katmış zaten. Power Metal‘in babası olarak yıllardır kendi mahsulleri şarkılarla bizi memnun ediyorlar. Diğerleri gibi cover albümle gelmedi bu adamlar buraya. Tırnaklarıyla kazıdılar. 15. yıllarında da bi tane cover albümü çıkarmışlar hayranları sevinsin diye. Fena mı olmuş yani?

Olmamış, yani fena olmamış sevgili okurlar. Gençliklerini yad edip, dinleyenleri de geçmişe götürme amacıyla yaptıkları bu özel albüm gerçekten amacına ulaşıyor. Yaptıkları yeniden yorumlamalar son derece başarılı. Çoğunuz dinlerken geçmişe gidiyor, ben de portakaldaki vitamin kıvamıma dönüyorum, bol vitaminlisinden. Bu albümde de bir kere daha anlıyoruz ki, rock pop’a coverlanmamalı, ama pop rock’a çok güzel coverlanıyor. All My Loving ve Lay all Your Love on Me yorumları bunun en güzel örneklerinden. Hocus Pocus, Juggernaut, Locomotive Breath, White Room ve Space Oddity ise albümde en sevdiğim cover parçalar. Gerçi neredeyse hepsini saydım, pek bişey kalmadı.

Albüm kapağını ve adını düşünen kişiyi de apayrı bi içtenlikle takdir ediyorum. Jukebox olayını gerçekten çok iyi düşünmüşler, her yönüyle bizi olayın içine almış babalar. Yaptıkları işleri süslemeyi de çok seven adamlardır zaten kendileri. İçi böyle coverlarla dolu bi jukebox’ı olan cafe bulsam, elimdeki 20 kaymenin hepsini bozuk paraya çevirir, takır takır dinletirim millete. Hatta elimle göstere göstere dinletirim. “Soldan 2. masaaa, bu siziin!, Sonraki cover da sağdaki masaya ait, eğlenin uleyyyn!” Bu cükbaksı çalıştıracak hiç param mı yok? İlhan Mansız’ın taksisine biner, 0-6 yaş grubu soruları cevaplar, 200 lira alır, cafedekilere aynı şarkıları tekrar tekrar dinletirim. Dinlemeyenin boynuzlarını kırarım ama, o ayrı.

Bu albüm işte böyle bi nostalji isteği yaratıyor insanda. Şu zaman makinesini yapsalar da 60′ları, 70′leri bi turlasak gayrı.

MUHTEVİYAT : 01. He’s A Woman She’s A Man , 02. Locomotive Breath , 03. Lay All Your Love On Me , 04. Space Oddity , 05 .From Out Of Nowhere , 06. All My Loving , 07. Hocus Pocus , 08. Faith Healer , 09. Juggernaut , 10. White Room , 11. Mexican

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

3 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. kubio Der ki:

    gitar sololarıyla beni eritti bu grup.Beşikteyken dinletmişler bana bu grubu.İlk dinlediğimde aşık olmuşluğum var.şimdilerde sadece adı bana yadigar kalsada hala en büyüktür
    ve kendimi bu konuda istisnasız otorite sayarım.Şuan dinlediğim parçası ise hayatımda dinlediğim en eğlenceli şarkılardan birisi.Teşekkürler . . .

  2. Deli Profesör Der ki:

    @kubio Valla üstüne de pek bişey denmez zaten hocam. Asıl ben teşekkür ederim.

  3. forever now Der ki:

    Steppenwolf’a taparım Born to be Wild’ı milyonlarca kez dinledim ama Bewitched’in cover yaptığını ilk kez senden duyuyorum, bu arada Slayer’in bir Born to be wild coveri var ki tam rezalet yapılmış en kötü coverlardan biri.

Anlat derdini Marko Paşaya