Alamaailman Vasarat – Kebab Tai Henki

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bundan hatırlamadığım ve esasında hatırlamak için efor sarfetmediğim bir zaman dilimi içerisinde Alamaailman Vasarat‘ı sitede tanıtırken, yazının içinde belki de farkedilmeyecek şekilde en güzel kliplerden birine link vermiştim. Çok geçiştirir gibi olmuştu ve aynı zamanda tam da Youtube’un düzenli kapanma anlarından birine denk gelmişti verdiğim link. Hayatta geriye dönüp baktığımda “Ulan, keşke öyle yapmasaydım. Öyle yapmasaydım da böyle yapsaydım. İyi orta gol getirirdi halbüse.” dediğim seyrek anların üzerimdeki kaval kemiklerimi parçalamak istercesine bünyeme yüklendiklerini gördüm. Penis naklinde de iyi bir dokuymuş, belki de o yüzden o kısmı tercih ettiler. Orta seviyeli bi klibi geçtim, iyi olsa yine dönüp bakmayacaktım arkama. Lakin klibin bu denli mükemmel ve bizden şeyler içeriyor olmasından ötürü katukulliye gelmesine göz yumamadım.

Televizyonunu sonrada açan arkadaşlar için kısaca torlamak toparlamak gerekirse Alamaailman Vasarat, Finlandiya‘nın topraklarından çıkmış avantgart enstrümental bir gruptur. Bi tabirin içine avantgart girdiği zaman o işe daha bi ilgiyle yaklaşmak lazım sevgili okurlar. Nitekim bu tür gruplar, sürekli yeni hazların, yeni deneyimlerin peşinde koşmaktadır. O kadar çok yenilikler, öncülükler üretirler ki, her seferinde yeni albümlerinde daha insan üstü performansa ulaşmaları beklenir. Ama Alamaailman Vasarat talebi her türlü karşılayabilen bir grup. Tabi ki talebi karşılamasını da sadece kendi çapında mühim bi kitleye ulaşmasına bağlayabiliriz. Yoksa bildiğiniz üzere çoğunluğa ulaşıldığı vakit, içinde “B.k atma kitlesi” olarak hitap ettiğimiz kitleye de ulaşılıyor. Yaklaşık 17 – 18 yaşındaki yeniyetmelerden oluşan bu kitle, sanki müzik konusunda skilmemiş bir tek kulaklarının arkası kalmışçasına meşhur gruplar hakkında boş boş atıp tutarlar. Eski ellilik altmışlık rockçılara sorsanız gıkları çıkmaz, ayıla bayıla dinlerler. Dinlediği müzikten bile bihaber olan bu genç güruhunun içinden bu ülkeyi sahiplenecek, çözümün bişeylere b.k atmak olmadığını anlayacak insanlar çıkacak mı acaba merak ediyorum. Ben bunu yaparım diyemiyorum. Liderlik vasfım da yoktur zaten. Ama birinin sahneye çıkma vakti yaklaşıyor.

Türklerin yemeğe bakış açısı pek çok ülkeye göre apayrıdır. Mesela bizde yapmacıktan bi yemek paylaşma isteği hareketi vardır. En güzel yemeklerin yapıldığı, böreklerin açıldığı zamanlarda illa ki çat kapı biri çıkagelir. Münasip bi yerinde koku sensörü varmışçasına, ama yeni doğmuş bi mahlukat kadar da çevresinden habersizcesine. Kapıda bi iki laklak yapma ayağına kendisini zorla içeri buyur ettirir. E, haliyle yediklerimizi görünce de mecburiyetten, kimimiz ağız kenarıyla, kimimiz de yüksek bir sesle “Buyur, al bir parça” der. Ama buradaki en önemli ortak payda, iki ses tonuyla da paylaşıma açılan insanın vicdan azabı çekmesidir. “İnşallah almaz Allah’ım, inşallah bir dilim fazladan yerim” isteği devridaim eder sürekli beyninde. Lakin aslında 2 taraf da bu teklifin reddedilmeyeceğini biliyordur. Taze açılmış bir börek teklifi, çoğu zaman Don Carleone’ninkilerden bile daha reddedilemeyesidir. Bu şekilde sürekli çok sevdiğimiz yemekleri bir parça eksik yeriz. Çünkü illa ki biri çıkagelir. Dikkat edin, bu adamlar hiçbir zaman siz kereviz yediğinizde eve gelmezler. Diyelim ki geldiler. O içinizdeki “Lütfen biri şu iğrenç yemeği yesin de ben bi gidip sucuklu yumurta yapıp bana bana yiyeyim.” dileğini gerçekleştirecek birini asla bulamazsınız. “Aa, kereviz mii? Ben de biraz önce aynısından yemiştim. Yememiş olsaydım gerçekten yerdim, sağolun. Bi de tıka basa dolu midem. Başka bişey olsaydı yine yiyemezdim.” İşte o anda Allah ne verdiyse, bütün zulayı masa altından çıkarıp gözünün önünde için sızlamadan hapır hupur yiyecen böreği. O denyolar da kötü gün komşusu olmayı öğrenene kadar zırnık yiyemeyecekler.

Bir Vasarat alametifarikası olan Kebab Tai Henki de aslında biz Türklerin bilinç altındaki bu yemek paylaşmama tutkusu üzerine giden bir film. Klibin adında da sınırlar son derece kesin çizgilerle çekilmiş: Kebap ya da ölüm! Savaş çanları çaldıran bir tabir. Ortada mevzubahis bir muharebe var, ama zihinsel anlamda. Tam bir sinir savaşı. Elinizdeki döneri, ya da herhangi lezzetli bir yiyeceği yerken, tanıdık çıkmasın da ucundan paylaşmak zorunda kalmayayım baskısının verdiği harabiyet.

Klibin başında karakteristik bıyığı ve saçıyla her halinden bir Osmanlı erkeği olduğu belli olan bir adam ve sonrasında mekanda raks eden bir dansöz gözüküyor. Dans pisti tam anlamıyla Türkler için hazırlanmış gibi. At – avrat – silah üçlememizi yeni bir boyutta birleştirerek adam – dansöz ve kebap yapıyorlar. Bol kepçe bi şekilde elleriyle döneri tabağına dolduran adamın, bir anda kaçmaya başlamasıyla birlikte müzik tavına geliyor ve film başlıyor. Absürd kahramanımız kendine klip boyunca sürekli saklanıp dönerini mideye indirecek zula arasa da, peşinden kovalayan, her delikten çıkan Alamaailman Vasarat elemanlarının çalgılarından kurtulamıyor. Bu bir müzik klibi olduğu için adam her enselendiği sekansta çalgılarla uyarılıyor. Çalgılarla sürekli birşeyler diyorlar adama. Muhtemelen “Ya kebabı verirsin, ya da dalağını deşer, bağırsaklarını aşağı dökeriz” türünde sözler bunlar. İyi niyetli olduklarını sanmıyorum. Her enselenme kısmında grubun elemanlarının yüz ifadesi de bunu anlatıyor açıkçası. Hele bir araba kovalamaca sahnesi var ki, ufacık araba giderken hala içinde müzikle adama seslenen Vasarat’ı görünce yüzünüzde güller açıyor.

Her anlamıyla bir ustanın elinden çıktığı belli olan bu klipten bir kısa filmden aldığınız tadın aynısını alıyorsunuz. Tabi ki bu bir tesadüf değil. Grubun ince eleyip, sık dokumasının ve yönetimi iyi kişilerin eline vermesinin sonucu. Aynı zamanda jeneriği gördüğünüzde de bu savı bir kez daha doğruluyorsunuz. Yemek ve eğlence kültürümüze bu güzel göndermeler, süper bir müzik, harikulade bir yönetim. Bu birleşen etkenlerin hepsi bu klibin defalarca izlenmesini sağlıyor bizim için. Bir de “Çanına ot tıkama” tabirinin daha ileri jenerasyonu olan “Trombonuna döner tıkama” eyleminin tatbikini görmek, klibi unutulmazlar arasına sokuyor. Sonuçta bi daha ne zaman bir Finlinin ya da başka bir ırkın insanının gözünden birinin trombonuna döner sokabilirsiniz ki?

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

4 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. buzcevheri Der ki:

    Orjinal bir iş olmuş.. Bu arada doctor bakıyorum yaz rehavetine sen de kapıldın gittin. Rss takip etme olayını bırakıp manuel takip etme işine geçtiğim şu dönemlerde ziyaretine gelip de sürekli GENÇLİK REHBERİ kapağını görünce defolup gidiyordum.

  2. Deli Profesör Der ki:

    Sormayın hocam sormayın, içler acısı bi haldeyim. Yazın yaklaşmasıyla birlikte verdiğim tembel hayvan sinyalleri, yaz ortasında alarma dönüştü. Bilgisayar başında saatlerce oturuyorum ama sana bahsettiğim malum işlerle uğraşıyorum. Kodudur parasıdır sitesidir, derken beynim hoşaf oluyor akşama kadar. Bulunduğum yer, İzmir’in şu anki standart sıcağından daha da sıcak ve havasız. O kadar manyaklaştım ki artık blogu bırakmayı bile düşünüyorum ara sıra.

  3. Cevval Portakal: Der ki:

    Hocam sen bu grubu tanıttığında ben direkt albümünü indirmiştim, hatta albüm linkini de paylaştım diye hatırlıyorum, “Kebab Tai Henki” ve bir çok klibi defalarca kez izledim, vazgeçilmezim oldu. Pek öyle araya kaynayıp gitmemişti yani bence ilk tanıttığında.
    Çocukken bir arkadaşım vardı, ara sıra tüm mahalleyi “annem patlıcan yaptı” diyerek yemeğe davet ederdi, sonradan anlaşıldı ki patlıcandan tiksinmekteymiş kendisi. Hala arkadaşım o çocuk ama büyüdü tabi şimdi.

  4. Deli Profesör Der ki:

    Bi çocuk olarak son derece şeytani bi zekaya sahipmiş kendisi hocam. Şu an kesin yüksek bi mevkide bol gelirli bi işi vardır :D
    Hocam önceki başlıkta bi siz sallamıştınız klibi. Şimdi bi de buzcevheri ekledni kadroya. Olsun ben üzerime düşeni yaptım :D

Anlat derdini Marko Paşaya