Arşiv: Ocak, 2008

Mulatu Astatke – Ethiopiques Vol.4

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

2005 yılında ülkemizin sinemalarına uğramadan teğet geçen bi Jim Jarmusch başyapıtı vardı : Broken Flowers.Niye girmediğine gelirsek sebep ortada.Gişe kaygısı.Tabi insanlar alıştırılmış önlerine aptal saptal vurdulu kırdılı filmlerin getirilmesine,oyunculuktan,yönetmenlikten bihaber insanların yaptığı filmlerin getirilmesine.Filmde eski Casanova,ununu elemiş ipe asmış insan Bill Murray‘nin son dönem karmaşaları anlatılıyordu.Her neyse bu filmi ve soundtrack muhteviyatını zaten daha sonra anlatacağım.Şu an benim için öncelik taşıyan bu filmin içinde keşfettiğim mükemmel grup Mulatu Astatke.
Filmde Bill Murray yol boyunca giderken sürekli Mulatu Astatke dinliyordu.Özellikle Yekermo Sew şarkısı çok çalıyordu.Acayip hoşuma gitmişti bu şarkı.Akabinde indirdim albümü zaten.
Mulatu Astatke,habeş müziklerini jazzla harmanlayan çok özgün bir grup.Albümü açtığınız andan itibaren sizi alıyor ve koskoca cennetlerin arasında yalnız başınıza dolaştırıyor.Kanınızın içine serotonin dolduruyor.Mutlu hissediyorsunuz.Tıpkı bulutların üstünde gibi.Alttan hafiften giren saksafonun tonu mest ediyor resmen.Ya da kendinizi bomboş ve upuzun bir yolda giderken hissediyorsunuz (misal Konya Ovası (Şaka canım tabi ki Konya Ovası değil :D )).
İlk açtığımızda karşımıza çıkan şarkı özellikle yol duygusunu verirken,4. şarkı Tezeta size gözleriniz kapalı bulutların üstüne çıkma vaadini veriyor.5. şarkı Yegella Tezeta albümün en büyük bombası.İlk dinlediğimde en çok bu şarkıyı dinlemiştim.İçinde hafif bir beyin karmaşası hissi var.Keza 6. şarkı da öyle.Yekatit’te ise güzel bi gizem bulunuyor.Aslında duyguları tek tek açıklamak yerine şöyle desem daha iyi olacak : Bu albüm size başından sonuna kadar tarif edemeyeceğiniz farklılıkta bir duygu karışımı yaşatıyor.Abartmıyorum bu albümü dinlemek gerçekten bambaşka bir deneyim.Hele ki daha önce habeş jazzı diye birşey duymadıysanız ne kadar çok şey kaçırdığınızı farkedip yanınızdaki hapları alıp intihar etmek isteyeceksiniz.
Bence intihar etmeden önce düşünün,bazı şeyleri keşfetmek için geç kalmış olabilirsiniz ama belki de bu albüm bundan sonraki hayatınızda sizi daha fazla jazza bağlayabilir.O yüzden elinizdeki hapları bırakın ve Mulatu Astatke’yi dinleyin.Ardından da yeni müzikler keşfedin.Güzel keşfettiğiniz bişey olursa bana da gönderin.Dünyada o kadar güzel gruplar,o kadar güzel müzikler var ki dinle dinle bitmiyor resmen.Her ne kadar Simpsons dizisinin eski jazzcı efsanesi Kanlı Diş “Jazz kendini iyi hissetmek değildir ki.Sadece diğer insanlara daha kötü hissettirme ve mangır yapma yoludur hepsi bu.” demiş olsa da bu albümden anladığım şudur ki : Böyle Değil.

MUHTEVİYAT : 01. Yèkèrmo Sèw (A Man of Experience and Wisdom) , 02. Mètché Dershé (When Am I Going to Reach There?) , 03. Kasalèfkut Hulu (From All the Time I Have Passed) , 04. Tezeta (Nostalgia) , 05. Yègellé Tezeta (My Own Memory) , 06. Munayé (My Muna) , 07. Gubèlyé (My Gubel) , 08. Asmarina (My Asmara) , 09. Yèkatit (February) , 10. Nètsanèt (Liberty) , 11. Tezetayé Antchi Lidj (Baby, My Unforgettable Remembrance) , 12. Sabyé (My Saba) , 13. Ené Alantchi Alnorem (I Can’t Live Without You) , 14. Dèwèl (Bell)

DOWNLOAD

Şifre:SaravaClub

Falları Unisex Yapın

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Hey gidi hey be,küçüklükte ne sakız çiğnerdim.Günde 10-15 tane çiğniyodum.Tabi çiğnememin sebebi tam olarak sakız sevgisi miydi bilemiyorum.
Sakız firmaları bizim gibi angut çocukları kandırmayı iyi biliyolar.Sakızların içine yok Space Jam tipleriydi,yok dövmeydi,yok Tipitipiydi ne bulurlarsa koyuyolar.E çocuk denen yaratık zaten renkli ve ışık saçan bişey gördü mü onunla oynamak ister.”Oleeey! Sakızımdan Bugs Bunny çıktı,bunu da evimizdeki buzdolabının üzerinde son kalan boşluğa yapıştırabilirim.”Sakız çiğneyicilerin de 2 tipi vardı çocuklar arasında.1. tip alır sakızı çiğner,sonra içinden çıkartma,dövme,kağıt ne çıksa saklar,2. tip ise cikletten çıkan herşeyi kullanmak bi zorunlulukmuş gibi evin her yerine yapıştırır.İyi ki ben 1. tiptim yoksa 2. tip mantığıyla annemden baya bi dayak yiyebilirdim.Onu bunu geçtim,sonunda noluyo?O biriktirdiğim kağıdıdır,yapışkanıdır,tasosudur,nereye koyduğumu bile hatırlamıyorum.Büyük ihtimalle annem atmıştır.Amaçsız bi koleksiyon yani.Eee herkes Bedri Baykam Baba gibi akıllı değil ki Sperm koleksiyonu yapsın,sonra da spermli mendillerini sergiye açsın.
Sakız firmaları sadece çocukları kandırmıyolar tabi.Sadece çocukları kandırmakla bitmez olay.Ülkemiz kadınlarının içinde durdurulamaz bir fal tutkusu ve erkeklerin diş fırçalamadan beyaz dişlere kavuşma hayali,Falım’ı ciklet satışlarında güçlendiren bi olay.Şekeri yok,tadı yok,tuzu yok.Ama dişine de bakar,falına da.
Artık cikletlerden o kadar nefret ettim ki,bakkala gittiğimde ne şekerlisini alırım,ne şekersizini.Ama arada sırada abimin cebinden çıkıyo işte.Geçen bi tane aldım,sakızı attım ağzıma,madem falım çiğniyorum,falımı da okuyayım dedim.Aha çıkan fal aynen şöyleydi : “Yakışıklının ismi Serdar/Onun bir arabası var./Yakında tanışacaksınız./Hem gözü kara hem çok kibar./” Tövbe tövbeee.Allahıma şükür sağlıklı,daş gibin bi erkeğim.Ne Serdar’ı allasen falım.Vallaha eğilimim de yok.Ayrıca Serdar’ın bi arabası var diye de ona vereceğimi hiç sanmıyorum.
Üzerinden 2 ay geçiyor,bu sorunu hallettim sanıyorum,yine bi falım geçiyo elime.Hay geçmez olsun.Bunda da yazan aynen şu : “Evde eşle huzur gerek./Kahve,okey ne demek./Nasibin olacak eşin/Evine bağlı bir erkek.” Ooo ama eşşeğin dübürüne su kaçırdınız yani.İyice deli ettiniz lan beni.Bi gün gelecem o falım fabrikasına.Bu skindirik manileri yazan kadınların hepsini tek tek s.kecem,ondan sonra göreceksiniz cinsiyetimi.Fal yapıyosanız da Unisex yapın kardeşim.Her sakız çiğnediğimde nasibimde bi tane kıllı börtlü erkek mi görmek zorundayım.Bana şöyle manilerle gelin : “Didem’dir onun adı/Lokum gibidir tadı/Az sonra evine gönderiyoruz/Kaçırma bu fırsatı.
Eskiden bu falım bu kadar b.ktan fallar yazmıyodu.Fallar ciklet manisi kalitesinin de altına düşmüş.Öyle bi seri üretime geçmişler ki durdurana aşk olsun.Bi kişi bu rezillikte bi maniden dakikada 15 tane çıkarır,abartısız.

W’dan sonra ne geliyodu?Y’dir herhalde,engelle Youtube’u da.

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Aslında bu milletin diline ciklet olmuş,Youtube yasağıyla ilgili yazı yazmak istemiyordum.Ama forumlardan ve bloglardan baktığım kadarıyla çoğu insan benim düşündüğüm gibi bişey düşünmüyor.En azından ben göremedim.İlla ki yazmıştır birileri.Dün şekerler şekeri ailemizin sunucusu Banu Güven‘in gece haber programında da bir bilişim yetkilisi vardı,ama belki de yasalar nedeniyle yine benim düşündüğüm durumla ilgili açıklama yapmadı.Bu konuyla ilgili bi Allah’ın kulunun bile makul bir açıklama yapmaması,ya da yapmaktan kaçması beni gerçekten üzdü.
Bildiğim kadarıyla bu erişim engelleme saçmalıkları 27 Kasım 1997′de çıkarılan bi yasadan beri zırt pırt yapılıyor.İnternet bazılarının elinde oyuncak gibi,kafalarına göre istedikleri siteyi engelliyorlar,istediklerini açıyorlar,sonra bir daha engelliyorlar.Bi siteyi kapatmak için gerekli şartlar olarak sayıyorlar:Çocuklara kötü örnek olma,uyuşturucuya,bilimum zararlı maddeye alıştırma,devletin bütünlüğünü bozma,Atatürk’e hakaret vesaire.E o zaman insanın sorası geliyor,Wordpress tabanlı 1-2 site bunu yaptı diye koskoca,dev yarasa bilgi kaynağını kapatmak da nedir?Neyse kapattık WordPress’i,tamam.
Sonra Youtube’a geliyoruz.Birkaç kendini bilmez densiz internetten bulmuş Crazy Talk diye bi program,sözde Atatürk’le dalga geçtiklerini sanıyolar.Japon Animesindeki gibi Atatürk’ü ağlatmak falan.Evet,bu çok ağır bir saldırı.Youtube’a doğru dürüst uyarıyı veririz,gerekeni yapar.Böyle birşeyi o sitenin yöneticilerinden kimsenin tasvip edeceğini sanmam.Bilmiyorum doğru mudur,Youtube’un uyarıyı hiç dikkate bile almadığını söylüyorlar,ki ben inanmıyorum.Doğru dürüst bir şekilde belirtildiği takdirde Youtube’un Atatürk’e hakaret içeren bir videoyu yayınlaması mümkün değil.Youtube bi varmış,bi yokmuş.
Loppadank ertesi gün bi erişim yasağı iniyor.İniyor ama nereye?Sadece Türkiye’ye iniyor yasak.Birileri orada Atatürk’e hakaret ediyor,amacına ulaşıyor,biz de burada kendi kendimize at gözlüğü çekme derdindeyiz.Hani böyle bi durumda dediğiniz gibi Youtube harbiden uyarıyı dikkate almadıysa ve sizde de yeterli büzzük oranı bulunuyorsa gidin,dünya çapında kapattırın da görelim.Bi kere Atatürk’e hakaret videolarını bu ülkeden insanlar izlemez.Elin Alman’ı,elin Ermeni’si,elin Yunan’ı izler.Zaten izlemeye devam ediyolardır eminim.Biz daha burda “Kapatsınlar,Atatürk’e hakaret var,tabi kapanacak derdindeyiz.”İyi de kapanan bişey yok ki.Erişim yasağı denen salakça bişey bu.
Zaten erişim yasağı falan da tıraş.İnternetle ufacık alakası olan bi insan bile DNS‘i değiştirip yine sitelere girmeye devam edebiliyor.Yani bazı şeyleri yasaklayan insanlar farkında olmadan,bizim insanımızı daha uyanıklaştırıyor,daha bi toplumsal bilinç veriyorlar.Dikkat ederseniz çoğu insan Youtube’un kapandığını farketmedi bile.Çünkü Türkiye’de yeni bi yasa çıkınca onun zırt pırt laçka olana kadar kullanılacağını biliyorlar.Yakında Blogger’ı da kapatırlar,İçinde porno arama sonuçları çıkan Google’ı da.Kapatsınlar anasını satayım.Uyanık bi nesil yetişiyor.

Yasaklı siteler zımbırtılarına daha hala nasıl girileceğini bilmeyen varsa girmek için : Başlat >> Ayarlar >> Ağ Bağlantıları >> Yerel Ağ Bağlantısı’ndan sağ tıklayın özellikleri seçin.Oradan TCP/IP özelliklere gelin.Altta yeğlenen DNS sunucusu kısmına 4.2.2.1,diğer dns sunucusuna 4.2.2.5 yazın.Bi daha bu saçmalıklara maruz kalmayın.Herkes kendini biliyor.Güdülecek koyunlar değiliz biz.Beğenmediğimiz siteyi açmayız.

Yazı bittiğinde “Cruachan – Ride on” çalıyodu

Geçmiş Zaman Olur Ki : Google

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bezdim.Vallaha hayatımdan bezdim.Bazen hayatım film gibi olsun istiyorum.Emin Olun her sabah sizin kardeşiniz de sizi osurarak uyandırsa,siz de öyle isterdiniz.Filmlerde öyle mi ama,hoş bi hatun gelir,sonra boyundan öpmeye başlayarak dudağa doğru gelir.Sen de bi yapışırsın ondan sonra,sabah antrenmanına dönüştürürsün bu durumu.Ya sessiz sakin uyansam,kimse dokunmadan yine itirazım yok.Filmlerdeki gibi bişey istemiyorum.Ama kıllı börtlü bi adamın osurarak uyandırması da iğrenç bişey.Neyse yine bi Polyannalık yapalım olaya iyi yönünden bakalım.Ya filmdeki gibi sabah seni sevgilin uyandırsaydı,ama öperek değil zart zart osurarak.Emin olun daha iğrenç,daha kusulası bi durum olurdu.Hele ki kardeşim gibi kıllı börtlüyse işte intihar bile kesmez öyle bi durumda.
Arada sırada dünya devi olmuş sayfaların eski sayfalarını kurcalamaya bayılırım,logoları nasıldı,site yapısı nasıldı diye bakarım.Tabi siteler 10-15 yıllıksa genelde çok t.şşak durumlar çıkabiliyor.
O kadar sitenin arşivdeki görünümlerine baktım,ama nedense aklıma bi Allah’ın günü bile Yahoo ya da Google‘ın mazisine bakmak gelmedi.Onu da abim söyledi zaten yoksa sittinsene aklıma gelmezdi.Belki de Google’ın zamanımızdaki efsane logosunun o eski tırt halini görmek istemiyor idimdi?Bu olabilir miydi?
Zaten Google’ın 1998 Aralık sayfasının arşivine bakınca hayatım karardı.Ben Goole’ı tamamen özgün sanıyordum,logosu dahil.Ama değilmiş.Yandaki resimden gördüğünüz gibi Google logosunun yanında eşşek kadar bi ünlem işareti var.Bildiğiniz üzere Google daha portakalda vitaminken Yahoo’da ünlem işareti vardı.Zaten onun üstündeki Yahoo logosu da 1996 yılındaki sayfasının logosu.

Aradan geçen zamanla farkediyoruz ki Google logoyu baya yenilemiş.Allahtan yenilemiş.Şu logonun tırtlığına bakın hele.Böyle bi logo kaç insanı etkileyebilirdi ki?Ama bana sorarsanız Yahoo’nun logosu ilk çıktığı günde bile etkileyiciydi.Zaten görüyorsunuz pek bi değişmemiş.Yanındaki o iğrenç reklamvari işaretler hariç.
Sonra kardeşim iyice gaza geldi herhalde bu Google’ın dandik logosunu
görünce.”İsimtescil‘e bi gir bakalım domain süresi ne zaman bitiyo.Bitince
yakalarız,tescil ettiririz.”.Yok gari.Fantezinin bu kadarı.Şu aşağıdaki resimden
google.com domainini sorguladığımda sadece abimin aynı şeyi düşünmediğini
anladım :)

2001 : A Space Odyssey (1968)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Sanırım bu,site açıldığından beri yazdığım 10. film.Ama Stanley Kubrick‘ten yazdığım 3. film.Bi Stanley Kubrick manyaklığı var ama hadi hayırlısı.Zaten ZDP denen Almanca diplomasını alırken de Stanley Kubrick’i ve filmlerini anlatmıştım.Onu bunu bilmem kardeşim,bu adam sinemadan an-lı-yor.
Mevzubahis filmimiz Arthur Clarke‘ın aynı adlı kitabından yapıldı.Hatta unutmam,böyle meşhur filmlerin bi de porno uyarlamaları olur,onu bile izlemiştim (bkz. 2001 : A Big Bust Odyssey) :D Ortada bi gelecek motifi taşıyan koltuk ve tabi ki bi kadın ve bi adam var :D Porno uyarlamanın Kubrick’in filminden daha fazla atraksiyon taşıdığını söyleyebilirim.
Bu filmi fazla sanatsal bulanlar,fazla sıkıcı bulanlar,hatta boş bi teneke olduğunu düşünme gafletinde bulunan denyolar var.Aslında filmin başlangıcı oldukça garip ve ilgi çekici.
Zamanımızdan çok,çok,çok,çoook geriye giderek başlıyoruz filme.Hani şu insanların maymun gibi olduğu,üstlerinde bi ton kılların bulunduğu ve türlerin grup seks yaptığı zaman var ya,aha oraya.İnsanlığın ilk savaşlarından kesitler izliyoruz.Sonra ortaya siyah,eşşek kadar bi beton çıkıyor.Ve akabinde Strauss’un Blue Danube parçasıyla gelecekte,uzun süreli bi manzara izleme sekansına geçiyoruz.Filmde diyalog zaten çok az.Nerdeyse yarım saat bi Allah’ın kulu görünse de ağzından bi kelime çıksa diye bekleyen daltaraklar vardır muhtemelen bu filmi izlerken.(Bu arada dalyarak kelimesi geçmişken bunun hakkında bi açıklama yapmak isterim.Osmanlı döneminde ellerini yağlayıp aylarca mermerlere aralıksız vuran adamlar varmış.Bunların elleri zamanla nasırlaşıp kazık gibi oluyormuş.Ve daha sonra bu adamları savaş sırasında en ön saflara dizerlermiş ki,ellerini kaldırıp atlara bi koyduklarında atlar geberiveriyormuş.İşte bu insanlar,bizim insanlarımız,bizim dalyaraklarımız.) Daha sonra uzay istasyonunun içine giriyoruz ve gerçekten ağzımız açık kalıyor. Bir yönetmen 1968 yılından böyle şeyleri düşünemez,geleceği bu kadar yansıtamaz diyoruz.Uzaylı olmalı bu Kubrick,evet.Mekan tasarımlarından bilgisayarlara kadar herşeyi çok modern tasarlamış.Bu da filmin günümüzdeki değerini kat be kat arttıran bi durumdur,bilen bilir.
2. bölümünde de 2 arkadaşın uzay gemisiyle yaptığı araştırmayı ve HAL adını verdikleri yapay zeka ile kapışmalarını anlatıyor.(Filmi izlerken dikkat edin sonumuz bu durumlara doğru ilerliyor.Yakında yaptığımız bilgisayarlara söz geçiremiyo olacağız.)
Filmle ilgili daha da fazla bişey anlatıp ipucu verip,tadını kaçırmak istemiyorum.Üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu filme rakip bi bilimkurgu hala çıkamadı.Star Wars,Star Trek gibi filmleri bu film etkiledi.Hatta yönetmen o kadar gerçekçi bi iş çıkarmıştır ki.Neil Armstrong uzaya çıktığında siyah bi Beton aramıştır filmdeki gibi.”Hey gidi hey,biz eskiden ne kovboy filmi izlerdik bee.Atraksiyon adamıyım uleyn ben!” diyorsanız bu filmi izlerken sıkılırsınız.Çünkü film çok ağır bi tempoda gidiyor.Onun haricinde Ali’ler,Mustafa’lar,Hakkı’lar yiyebilir.Ayrıyeten Ayşe’ler de tadabilir.

Kullanıcı Oyu: 8.4/10 (108,008 oy)
Top 250: #80