Superleague Formula ve Galatasaray

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Şaka maka, daha iki gün evvel Formula‘nın yeni sezona giriyoruz diye seviniyordum. “Hamilton mı, Raikkonen mi, Alonso mu?” diyordu dergi kapağı. İlk 8 yarış aynı bu arabaların start-finish düzlüğünden geçişleri gibi hızlı geçti ve sonuç itibariyle de hiçbiri 1. değil şu an. Raikkonen diğerlerine göre en şanslısı ama Alonso gibi usta bi pilot için gerçekten zor bi sene. 2 sene üst üste şampiyon otomobili çıkaran Renault, bu traktör gibi tıngır mıngır ağır çekimde giden dandik R-28‘i nasıl yapmış anlayabilmiş değilim. Yani benim bildiğim eski arabanın üstüne bişeyler eklenir. Bu adamlar her sene en baştan yapıyor. Tabi benim gibi bi y.rak kafalıya burdan konuşması kolay. Ne hesaplar dönüyor anlamadan konuşuyorum. Ama Formula liginin en istikrarlı takımı Alonso’suz bi sene geçirince bu kadar mı çöker kardeşim? Alonso dediğin adam şimdi geldi diye senle bi ömür kalmayacak ki. Hadi şimdi arabayı gelecek seneye takımla hazırladığı için mecburen durur. Lakin ondan sonrasının garantisi yok işte. Kan kırmızı Ferrari‘nin cazibesine kim dayanabilir? Briatore‘dir, yaşı kemale ermiş, kendini Formula’ya verir diyorsun, 70 yaşındaki adam daş gibin karıların peşinden koşuyor, kalp krizi geçiriyor ondan sonra. Be mübarek, ben bile görsem kalbim dayanmaz, senin kalbin nası dayansın Heidi Klum ve akabinde gelenlere?

Motor sporlarına girmişken, en az Formula kadar eğlenceli diğer kol Moto GP‘ye de şöyle bi yaklaşık sezon ortası bakışı yapmam lazım. A-Style isimli konumda, “Rossi sanırım şampiyonluğa doydu ve bundan sonra Moto GP’de pek bi halt yiyemeyecek korkarım ki” demişim. G.t oldum ve g.t olduğuma hiç bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum. Adamın içinde hiç sönmeyecek bi meşale varmış meğerse. Sezonun ilk yarışından sonra bwin’de 1′e 12 alan Rossi, şu an en düşük oranları alan kişi. Neredeyse kendini hiç kasmadan podyuma çıkıyor ve bu kadar başarıya rağmen hala kırılacak bi yığın rekor olduğunu gösteriyor bizlere. Göstermekle kalmıyor, podyumda ödül veren hatunların üstüne şampanya patlatıyor ve pist dışında da rekorlarını geliştiriyor (bkz. en çok hatunun üstüne şampanya patlatan adam)

Motor sporları manyakları, bazılarının “dolap beygiri gibi deli deli dönen araçlar” şeklinde tabir ettiği bu araçları, 500 tur atsalar dahi izlemekten sıkılmaz. Çünkü işin teknik kısmını bilirler. Bu yüzden de yeni bir organizasyona imza atılıyor: Superleague Formula. Valla düşünenin ve bulanın hatunsa ağzını öpecem. Ne de güzel düşünmüş. Dünyanın en kaliteli takımlarından bir kısmının (AC Milan, Anderlecht, Borussia Dortmund, Corinthians, FC Basel, Flamengo, PSV Eindhoven, Rangers, Sevilla, Porto, Olympiacos) kendi araba dizaynlarıyla yarışacağı bu son derece heyecanlı organizasyonda, tahmin edeceğiniz üzere Türkiye’nin efsanesi, ilklerin kulübü Galatasaray da yarışıyor. Bu haber beni tam anlamıyla iki kat manyağa çevirdi, sevinçten. Dünyanın en büyük kulüplerinin pistlerdeki taktik savaşlarına tanık olmak nabzımı bundan bi yıl önce iki katına çıkarmıştı ve şimdi Ağustos’a neredeyse 1 ay kaldı ve neler olacak, çok meraklıyım.

Bütün kulüplerin arabasına tarafsız gözle bakmaya çalıştım, tabi sadece dizaynlarına. Motor kapağını açıp bakacak halim yok. Zaten açsam da bi b.k anlayacağımı sanmıyorum. Ama tasarım olarak, en çok bizim arabanınkisi hoşuma gitti. Normalde elin tavuğu ele kaz gözükür bilirsiniz. Ama bu araba, kullandığı renkleri ve çizgileriyle tam anlamıyla pistlerde görmek isteyeceğim türden. Bir de Flickr’da albüm oluşturmuşlar, oraya bakıyordum da, Jason Tahinci‘yi gördüm. Hani şu babası Mümtaz sayesinde GP2‘de kendine yer bulan, ama motor sporları adına zerre yeteneği olmayan adam. Petrol Ofisi takımında elin Pantano‘suna bel bağlamıştık bu denyonun yüzünden. Zaten Pantano da PO takımının başına gelebilecek en kaliteli pilottu. Öyle bi pilotu nasıl yakaladılar takıma diye hayret etmiştim bayağı bayağı. Gerçi elimizde fazla durmadı, çakallar hemen kaptı. Jason apayrı bi olay zaten. Yarışı kazasız bitirdiğinde ülkede haber oluyordu. Nesi gurur vericiyse. Ne kazandıysa Pantano’yla kazandı bu takım.

Petrol Ofisi takımının içine s.çan Jason Tahinci, evet sevgili okurlar Galatasaray’ın Formula arabasının içinde duruyordu. Her zamanki o sinir bozucu sırıtışıyla hem de. “Ulan belki de öylesine oturtmuşlardır” dedim. Lakin her baktığım 3 fotonun birinden, okul gezisinde her fotonun içine giren fırlama çocuklar gibi bu lavuk fırlıyordu. Böyle büyük bi organizasyona, böyle bi beceriksizi getirmek hangi sivri zekalının işi bilmiyorum ama Mümtaz yaptı yine yapacağını. Sivri zekalılar bitmiyo ki. Ayrı bi sivri zekalı da Jason’la arabanın seviştiği resimlerden birinin altına “Local Turkish Hero” yazmış. “Yerel Türk Kahramanı” da ne demek lan? Belli bi sokağın kahramanı herhalde. Cevval hocamın bahsettiği, daha hiç teknoloji görmemiş bi kabile var ya, onun Türkiye şubesi varsa anca orda yerel bi Türk kahramanı olabilir bu tırışkalıkla.

Neyse artık, ipler çekildi bi kere. Galatasaray’ın böyle bi organizasyonda iyi sonuçlar yakalamasını en az şu sıcakta hepinizin denize girip, deve güreşi yapmak istediğiniz kadar istiyorum. Ama dediğim gibi bu Tahin Pekmez’le biraz zor olacak gibi gözüküyor. Neyse ki, motor sporları pek öngörüyü s.klemeyen türden bi spor. Ne derseniz tersi çıkıyor. Adam resmi Formula dergisinde 100 sayfa analiz yapıyor “Şunun rüzgar tüneli testleri, bunun kış antrenmanı, öbürünün arka kanat parçacığı” diye. Ama bi bakıyorsun liderliği beklemediğin bi adam üstleniyor. Bu yüzden tüm kalbimle Ağustos’taki yarış sezonunu ve Galatasaray’ın podyumunu heyecanla bekliyorum.

e="font-weight:bold;">Ek-1 : Herşeyi g.te yumurta dayandığında hallettiğimiz gibi yayın haklarında da aynı çözüm yöntemini uyguladık. Yarışa 3 gün kaldı ve yayın hakkının Show TV’ye ait olduğu yeni belli oldu.

Yazı bittiğinde “The Cowsills – The Rain, The Park & Other Things” çalıyordu.

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

10 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. onurr Der ki:

    Valla abi topu koşturursak bu yarışı alırız. :P :P:D

  2. Meli Der ki:

    Bi de bunun için çıldıralım :P

  3. kasımpatı Der ki:

    Hani hava çok sıcaktı?Döktürmüş de döktürmüşsün be Prof yazarken :D
    Hepsini okuyamadım :D Galatasaray gördüm,ben de Galatasaraylıyım.He bi de senin Almanca bidiğini okudum,bugün bi yerlerde..
    Das hat mir sehr gut gefallen.Tschüs !!! :D
    Not:Uyarım işe yaramış.Hele şükür gönderebildim şu yorumu ya akşamdan beri…

  4. Deli Profesör Der ki:

    @onurr Burada top diye bahsettiğin kişi olsa olsa jason Tahincioğlu’dur :D

    @meli GS Formula için çıldırıııııın :D

    @kasımpatı Hava sıcakken aslında zor olan elini klavyeye dokundurmak. Onu yaptıktan sonra illa ki bişeyler çıkıyor. Ich habe mich gefreut, dass das hat dir gefallen :D
    Şu yorum yüzünden Blogger’dan nefret ettim, bi gece ansızın WordPress’e geçecem. Koskoca Google adam gibi bi yorum sistemi yapamadı.

  5. kasımpatı Der ki:

    Oy oy oyy..Almanca öyle böyle değil ,gayet güzel biliyorsun.Bravo !!
    Telaştan ufak bi hata olmuş.Daß cümlelerinde çekilen fiili en sona atıyoruz : ) hat,orada en sona alınacak.Hatırladın dimi?
    Yalnız cidden tebrikler..
    99 dan 100′e tamamladım notunu :D D

  6. Deli Profesör Der ki:

    @kasımpatı Sona atıldığını biliyordum da, pratik eksikliğinin yarattığı hamlık sebebiyle gözden kaçırdım :D

  7. Deli Profesör Der ki:

    Dur hatta cümleyi doğru kurayım da millet de doğru öğrensin. Üzerime bi TRT 4 sorumluluğu bindi bi an :D
    “Ich habe mich gefreut, dass das dir gefallen hat” :D

  8. kasımpatı Der ki:

    Breh breh breh :)
    Sehr schön !!!Ich gratuliere dir : )

    Not: Gel senin blogun bi kısmını DEUTSCH yapalım mı :? :D

  9. Deli Profesör Der ki:

    @kasımpatı Burda bi yığın yazı ayzdığım yerde çevirmesi çok zor olur. Onu başka bi proje olarak düşünüyorum ama :D

  10. onurr Der ki:

    @deli profesör; Fark etmez. Bir top koşmalı. :D

Anlat derdini Marko Paşaya