Sevgililer Günü Tavsiyesi: Zarasutra

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

T-Box ZarasutraToplum adını verdiğimiz demet demet yumurta insanlardan oluşan kültür sosyetesinin ne kadar yadırgak olduğunu söylemem, muhtemelen Amerika’yı zilyoruncu kez yeniden keşfetme teşebbüsü gibi bişey olurdu. Ama gelin görün ki, bu yadırgak insan güruhlarımız benimsedikleriyle kalıplaştıktan sonra, o kalıplaştıkları değerlerle bir olduklarını, yani o değerler olmadan yapamayacaklarını sanmaktadır. Bunun en geyik örneğini İstanbul’da yolları ottübüslerle, dolmuşlarla, taksilerle arşınlamaya çalışırken gördüm. Adeta 2 benimsek grup oluşmuş. Vasıta sürenler ve vasıtaya binenler. Ya da isyankarlar (kabullenemeyenler) ve “Kader diyemezsin, sen kendin ettin“ciler olarak sınıflandırabiliriz. 2. kategoride bulunanlar, İstanbul trafiğinin rezalet derecede yavaş ve karmaşık olduğunu o kadar benimsemişler ki, trafiğin akıcı olduğu vakit, artan saatlerinde yapacak bişey bulamayacaklarını sanıyorlar. 1. ihtimal olarak böyle düşünüyorum. Ya da nüfus yoğunluğunun yüzde 90′ının Taksim-Beyoğlu’nda biriktiğini düşünürsek, insanların yola çıkma korkusunun oluştuğunu da tahmin edebiliriz. Buradaki insan sayısı hiç azalmıyor fark ettiyseniz. Hep sabit, ya da artıyor. Bir sebebi var tabi ki. Bu insanlar burada yaşıyor, sürekli başından sonuna, sonundan başına volta atarak, arabaya binmeden İstanbul’da yaşıyorlar. Giren bi daha çıkmıyor. 2 turda bi ayak üstü yeni bi hatunla tanışıyorsunuz mesela. Taksim’de ilişkiniz başlıyor, Beyoğlu’nda bitiyor. Günümüz sabun köpüğü ilişkilerinin bi simgesi gibi. Aşklar bile böyle kabullenilmiş. Geometrik diziler gibi kısalan ilişki sürelerimi düşünürsem, benim için son derece normal kalıyor. Takriben 1 saat.

Kabullenmişlikten bahsediyordum. Taksim’den Anadolu Yakası’na, Kozyatağı arabasına bineceğim vakit bi otobüs kuyruğuyla karşılaştım. Herkes uslu bi şekilde, gıkını çıkarmadan otobüsünü bekliyordu. Bu temponun içinde akşama kadar haşat oluyorlar haliyle. “İstanbul’un düzenli tek olayı, bu otobüs kuyruğu zaar.” dedim. O da olmaz olsun. Gideceğim yere 4 vasıtayla gittikten sonra daşhağıma kadar. Orada emmilerden birine sordum tabi meraktan, “Ne kadar sürer karşıya geçiş.” diye. Adam o denli sakin ve huzurlu bi ses tonuyla söylüyor ki, sanırsınız 2-3 saat, karşıya geçmek için uygun bi süre. Yine yol yapıyoruz diye bi yerleri kırıp döküyorlarmış. Bi de eğleniyor anlatırken, “Yiğenim sen bi de kar yağdı mıydı görecen, 6 saatte gittiydik eve.” İşte, her an direksiyon sallayan dolmuşçular, ottübüsçüler haricinde İstanbul insanının yollar hakkındaki tutumu bu. Son derece memnunlar. 1 günü yolda geçse gıkı çıkmayacak. Bu manyaklığın içinde vasıtadan indim, diğerine bindim, o yetmedi bi başkasına. Ben her türlü eğlenirim, şuraya 2 gün gelmişim, skim daşhağıma denk. İstanbul’u oturduğum vasıtanın koltuğundan panorama gibi izlerim demo babında. Ama bu insanların bu denli koyun kıvamında duyarsızlaşması, siyaset konusunda eline düştüğümüz vampirlerin gelecek vakitte dübürümüze çakmasına inanılmaz derecede yardımcı olacaktır.

Taksim’de modernlik skinin belasına bardakları bile bi ayrı havalı tutan İstanbul insanı, konu seks veyahut cinselliğe gelince kabuğuna çekilmiş tosbağa gibi muhafazakar oluyor. Toplumun böyle bir özelliği var, izole insan sayısı belli bir oranda bulunduğu vakit, diğer insanları da içlerine sindirmeleri çok kolay oluyor. Tabi bu muhafazakarlık, tabulaştırma durumu sadece İstanbul’a özgü bişey değil, her yerde var. Her an, sürekli belli konularda sindirilmeye çalıştığımı kolayca hissedebiliyorum. Bu alenen olan bişey değil, farkedebilmeniz için insanlara sürekli obje gibi bakmanız gerekiyor bazı ortamlarda. Özellikle cafe ortamlarının bu konuda yardımcı olacağını söylememe gerek yok.

Seks diyince herkesin suratı ekşiyor. Sanırsınız ki ben sapığım, etrafımdakiler frijit. Kapıların ardına gelince frijit mrijit tanımıyorlar tabi, çat çut. Laf var, icraat yok derler. Ben bu adamları anlamadım. Ne laf, ne icraat var. Tutturmuşlar bi misyonerdir gidiyorlar. Bi ortamda geyiğine 2 seks kelamı yapmaya görün, etrafınızdakiler peygamber soyundan kesilir. Misyoner pozisyonundan öte yol yok onlara. Takılmış kalmışlar. Ama dediğim gibi, bana da Kasımpaşa. Çocukluktan hatırlarım. Kadınlar, altın günlerinde, hamam toplaşmalarında, nerede belden aşağı fıkra varsa anlatır anlatır kahkahayı basarlardı. Erkekleri zaten bilirsiniz, onların da kendi arasında her gördüğü hatun hakkında fikri sabittir: “Uff şunu bi verecekler bana var ya ne çakarım.” Eşşek sıpasına bakın hele. Toplum henüz pezevenk babalık, mama annelik müesseselerine açık/hazır değil. Yani gelip herhangi bi ebeveyn, elindeki köpeğinin soyunun çoğalmasını istediği gibi kızını teslim etmiyor bu tip abazanlara, Allah’tan. Otosbüsteki yaşı kemale ermiş teyzelerin tiplere bakıyorum gerçi, ufak bi kısmında eline düşen kızları yoldan çıkaracak Aliye Rona potansiyeli var. Allah bu potansiyeli taşıyanlara kız vermesin.

Cima eylemek tabi ki güzel bi olay, fakat toplumun düzen kurallarını, insanların gönül hassasiyetini, bu işin özel, paylaşılan yanını bozmadan. “Çıkar zekeri, çıkar mokarı tokmakla” değil olay yani. Tabi biz, hayatı ne zaman tiye alabildik ki? İnsanlarda hep bi, “Laf etse de, evire çevire pataklasam” durumu var. Ağzını açanın ağzına çarpıyorlar. Ne olursa olsun, her ortamdan geyik çıkarabiliyor olmak süper bi ruh halini yaratıyor açıkcası. Her konuya “A-aa, ne kadar ayıp” denilen ortamlarda, yersiz yüksek dozajda edepsizlik yapmak apayrı keyif. Elden geldiğince ortamı kendine göre uydurmak en güzeli tabi ki. Bi yerden sonra laçkalaşabiliyor.

Yeri geldi mi, ahlakın dibine vuracaksın. Firma ahlakın olacak mesela. Yani etiğin olacak, hizmet anlayışın olacak. Ama firman ahlaksız olabilir pekala, yani fikirleri ahlaksız olabilir. Çünkü insanların buna da ihtiyacı var. Dediğim gibi, çoğu insan hemcinslerinin yanında belden aşağı orjinal espriler yapmak için çabalıyor. 6 tonluk basınçla sıkıştırılmış kutularda elbise satan T-box da yer yer cinsellik ögelerini güzel kullanan bir girişim. Arşimet, “Bana bir kaldıraç verin, dünyayı yerinden oynatayım” demiş. Büyük başarılar elde etmek için elinizde illa ki büyük şeylerin, bulunmaz fikirlerin olmasına gerek yok. Sadece bir zar. Olağandan biraz daha irice ama. Bir yüzünde mekanlar yazıyor, asansör, kütüphane, mutfak tezgahı gibi. Bi yüzündeyse çeşitli seks pozisyonlarının karikatürize resimleri. Zarı sallayıp masaya attığınızda elinize 36 farklı seks halinden biri geçiyor. Pozisyon zenginliği diye buna derim. Zarasutra adını verdiği bu girişim dehasıyla kitleleri coşturacağına eminim. Olaya bakın hele, evvelden biz matematikte bir zar atıldığında kaç defa üst üste 4-3 geleceğini hesaplardık. Günümüzün rejenere olmuş sorusunda ise, “Ali’yle Ayşe mutfak tezgahında kaç kere üst üste doggy style yapabilir?” diyebiliyoruz. İnsanlara bunun geyiğini yapma şansını vermek cesurca, zekice ve düşük maliyetli bi iş.

T-Box’ın sahibi utanmamış, sıkılmamış, insanlar bi nebze eğlensin diye bu zarı üretmiş, enejisini, mizahını paylaşma adına. İster zarı ciddiye alır, üzerinde yazanı yapmak için uçak tuvaletine doğru partnerinle yola koyulursun, istersen de herhangi bi arkadaş ortamında birinden zarı atmasını istersin. Her türlü eğlence vaad ediyor. Alınan tepkiye göre icraatı ciddi ya da gerçek uygulamak elzemdir. Ulan böyle diyorum da, gerçi bizim insanlar da iyi şeyleri öğrenmeye gelince sittin sene öğrenmiyorlar, kötü bişey öğretegör anında yoldan çıkıyorlar. Ben nasıl gidip de bu zarı kullandırtayım insanlara? Her duyguyu dozajında yaşamayı bilmiyolar ki. Mokar manyağı olacaklar ondan sonra.

T-Box’ın Taksim’de şubeyi ayak üstü görmem iyi oldu. İnternetten sipariş etmeyi düşünüyordum bu zarı. Kasa görevlisi Ezgi var orada. “Bi tane Zarasutra istiyorum” dediğimde gülmekten tezgahın arkasında yuvarlanacaktı neredeyse. “Ne kadar sapıksın” dedi. Ah be ablacım, sen T-box konseptine oturamamışsın ki, bulunduğun yer üç aşağı beş yukarı +18 zaten. Her Zarasutra isteyene zenci y.rrağı istiyormuş gibi gülüyorsan, orada pek bi ömrün olmaz gibime geliyor. Kampanya mı vardı, yoksa sahici mi içinden geldi bilemiyorum, “Sana bi zar daha hediye edesim geldi” dedi. Eşe dosta dağıtırız canım nolacak, hayatları şenlensin. Giderayak aldım zarları. Bu zarın, etkileri sayesinde kelime anlamı olarak kulağımdaki ehemmiyetinin zirve noktası yapacağının kanaatindeyim. Buyrun size güzel bi sevgililer günü tavsiyesi. “Uzaklarda arama, çünkü sen içimdesin.” diyebilir mesela erkek arkadaşına bu zarı hediye eden bir dişi.
Yalanım olmasın, yazı bittiğinde “Muscadine – Big Balls” çalıyordu.

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

8 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. Tembel Tösun Der ki:

    Oha ya süper bi fikirmiş bu. Kasa görevlisi Ezgiyi kınadım bu arada. :!:

    İnsanlar neden seks konusunda bu kadar çekingen onu da anlamam. Bir insanın tee en baş süreci sonuçta tabi onlar leylek hikayesine inanıyorlarsa bilemem. Aslında herşey kürklü canlı olmayışımızla alakalı bence. Üşümemek için kıyafet giydik sonra kıyafet amaç değiştirdi. Yazın kadınların üşümemek için bikini giydiğini sanmıyorum. Kürk olsa böyle olmazdı. Bak köpeklere bulduğu yerde çakıyo. Ama düşündümde kürk kadında olmaz be. :D

  2. Jumbacho Der ki:

    İstanbul trafiği iğrenç ama yaşanası güzel bi yerdir yaşaman lzm :twisted:
    Fazladan aldığın zara talibim bana verebilirsin :razz:

  3. Merkez Burasi Der ki:

    istanbul güzeldir güzel! öyle birkaç gün kalınca ,turistlik eziyete dönüşebilir ama biraz zaman geçince hiçbir şehir onun yerini tutuamaz.

  4. harun Der ki:

    bnde alcam zarasutra :twisted:

  5. Siminya Der ki:

    Ah ah ben bu cinsel ikiyüzlülük hakkında neler biliyorum, neler anlatmak istiyorum.Ama sürekli bu tarz şeyler yazarak istemediğim noktalara gitmekten korkuyorum “masturbasyon yazarı”
    Şimdi yazını okuyunca bir gayret geldi dedim ki gideyim deşifre edeyim hepsini, bakalım bakalım.

    Ürünü tuttum da tezgahtar kızı çözemedim madem isteyene sapık diyecekti ne dikildi oraya.

  6. Deli Profesör Der ki:

    @Tembel Tösun İnsanın bünye neye alışıksa öyle gidiyor işte. Şu an elbiselerden ötürü bizi çıplaklık cinselliğe çağırırken, eğer biz kürklü olsaydık bu sefer muhtemelen kokulara falan yönelecektik. Cinsellik her türlü olacaktı ama, seksilik de öyle :D

    @Jumbacho O fazladan zarın talibi çoktan çıktı bile, İstanbul’a gidersen Taksim T-Box’a uğra :wink:

    @Merkez Burası Turistik giderken bile hiçbir şehir yerini tutmuyor zaten, ama bu trafiği kabullenmek resmen delilik.

    @Siminya Sürekli farklı şeyler yazıp, ara sıra bu konulara değindin mi sorun değil de, bi gazla sürekli bu tür şeyler yazmaya kalkarsan o dediğin damgayı kolayca yersin. Hadi erkeklere pek laf eden olmuyor da kızlar direkt yaftayı yiyor :mrgreen:

  7. Aha Bugün 14 Şubat! - JunkChorn | Kişisel Bi'şi Der ki:

    [...] ile paralel, benim yazımdan daha keyfili bi’kaç yazı önermek istiyorum. Deli Profesör – Zarasutra | Siminya – Ayıbını Yerim Senin Keşke Müge Hanım da yazmış  olsaydı paylaşsaydım. (bu [...]

  8. otopsiraporu Der ki:

    vakti zamanında senin benim onun bunun ana babaları şşşt koparrıım lan senin dilini ayıp mayıp het höt diye susturuyor bizi sonra böyle koftiden muhafazakar oluyoruz, halbuki milletçe abazan olduğumuzu orda burda yazmıyor muyuz zaten? bak mesela bloguma girenlerin %70 i seks ve benzeri kelimelerle geliyor googledan ama olur mu toplumda muhafazakar görünmek lazım değil mi? Toplum baba ağzımıza çarpar sonra.

    şimdi bizi bozar bu ürünler diyecem inanmayacaksın :twisted:

Anlat derdini Marko Paşaya