Şehrin Ortasında Deliliğe Doğru : Taxi Driver (1976)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

“Yalnızlık,hayatım boyunca nereye gitsem peşimi bırakmadı.Barda,arabada,kaldırımda,dükkanda.Her yerde.Kaçış yok.Ben Allah’ın yalnızıyım.”

Martin Scorsese‘nin 1976 yılında çektiği mükemmel başyapıt “Taxi Driver“‘daki Travis Bickle isimli karakteri ve bu filmin insanlara hissettirdiğini anlamak için mükemmel bir cümle.Hayatımda çok az kara film beni karanlığa sürüklemiştir.Çoğu karanlığın yanından teğet bile geçemezken,bu film beni resmen kara bir deliğin içine attı.Öyle ki bu filmi izledikten sonra yaklaşık 2 ay gibi bir süre boyunca kendimi onun gibi b.ktan ve yalnız hissettim.İşte bu sinemadır.
Martin Scorsese ve Robert De Niro‘nun pek çok filmde birlikteliği oldu.Birlikte yaptıkları her filmde mükemmel oyunculuk ve yönetmenlik sonucu muhteşem filmler çıkaran bu ikilinin bana göre en mükemmel filmidir Taxi Driver.
Travis Bickle (Robert De Niro) bir Vietnam gazisidir.Ve her Vietnam gazisi gibi o da yaşadıklarından dolayı contayı sıyırmıştır.Bu yaşadıkları onda uykusuzluk problemi yaratmıştır bir yandan da.Aynı zamanda savaştan çıkmış olmanın verdiği büyük bir hayata adapte olma sorunu vardır kendisinde.Sıkıntısını gidermek için geceleri “2 film birden” tarzında sinemalara gider.Televizyon seyreder.Bir arayış içinde olan kahramanımız daha sonra gece taksiciliği yapmaya karar verir ve Wizard’ın (Peter Boyle) yanında taksiciliğe başlar.Yaptığı iş sırasında türlü türlü cinslerle karşılaşır,bunun yanında bir de kadına aşık olur.Kullandığı diyaloglarla onu etkilese de,bir kadını ne tür sinemaya götüreceğini bilemediğinden (evet porno sinemasına götürüyor) kadından (Betsy – Cybill Shepherd) postayı yer.
İşte bu kahramanımız açısından tam bir dönüm noktasıdır.Yaşadığı anlaşılamama onun içindeki boşluğu doldurmuştur.Ama yanlış yönde.Artık kahramanımız bir anti kahraman olma yoluna girer.Bol miktarda silah alır,kafasını kazıtır ve Taksini sürerken gördüğü pisliklere karşı meydan okur.Başkan adayını ülkeyi pazarlayan bir nevi pezevenk gibi görür,öldürmek ister.
Sonra küçük bir fahişe olan Iris’le (Jodie Foster) tanıştığında farkeder ki asıl haklaması gereken kişi halkı pazarlayan kişi değil,küçücük kızları bu yaşında insanlara satan kişidir.Silahlarını alır ve Sport’un (Harvey Keitel) işlettiği genelevi basar.İşte filmin bu noktasında tansiyonumuz tavan yapar.Tam anlamıyla bir zirve noktasıdır.Silahlar patlar,kanlar akar.
Biraz önce saydığım üzere filmin mükemmel bir kadrosu var.Özellikle Harvey Keitel ve Jodie Foster rollerinin hakkını mükemmel bir şekilde vermekteler.Bu filmin benim için ifadesi gerçekten çok büyük.Robert De Niro’nun ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu bir daha anlıyorum bu filmi izledikten sonra.Müziklere gelince Bernard Herrmann’ın yer yer filmdeki atmosferi kuvvetlendiren,depresifleştiren müziği bir harika.Film boyunca nerdeyse sadece o melodinin çalınmasına rağmen hiç bir zaman aynı tadı vermiyor.Kullanıldığı her sahnede ayrı bir lezzeti var.Taksinin içinden gösterilen dış ortam ise adeta pastel bir boyama gibi.Pastel renklerin gri tonları ağır basmakta.Mükemmel bir kara film deneyimi yaşamaya hazırsanız bu filmi kesinlikle izlemelisiniz.

Yazı bittiğinde “Baby Animals – Working for the Enemy” çalıyordu.

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

3 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. ELECTRO Der ki:

    Deli meli ama profesör.Üstadım yine okuduklarım cezbetti beni.Yüreğne sağlık:)

  2. Taylanov Der ki:

    Şirketteyim. Bir ara açtım Deli’nin blogunu bakalım ne yazmış bugün diye. Ne göreyim. Taxi Driver! Baygınlık geçirtecek filmlerden biridir bu. Güzel’de anlatım olmuş, okunmaya değer. (Şirketteyim ya eklenen resimler geç açıldı.) Dedim bir eksik var Travis’in kafasına sıktığı an. Tam küfrü basacaktım. O jpg uzantışı bok açıldı. Tqam puanı o an verdim. Pişman değilim.

  3. Deli Profesör Der ki:

    Yalnız yazıya baktım da spoiler mpoiler Allah ne verdiyse vermişim yani.Böyle de film tanıtılmaz ki :D

Anlat derdini Marko Paşaya