Repliktör : Apocalypse Now – Surf

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bu aralar yazma olayını biraz daha boş vitese taktım. Sakın ola ki gelen yaz aylarının gevşetmiş olduğu büzzük yaylarından kaynaklanan bir durum olduğunu sanmayın. Yaz aşkı mı? Hahha keşke olay o olsaydı. Her neyse burası dert mekanı ya da ağlama duvarı değil. Biz de Yahudi değiliz. Zaten Yahudi olsaydık pek çoğumuz blog işinde para olmadığı için yazmazdık. Ama ne yalan söyliyim, Hanukka’ları güzeldir, değer yani. Zaten hepinizi kupa zamanı görecem. İsviçre’de takımlar futbolun dibine vururken, buralarda inler cinler top oynayacak.

Bugün repliktör bölümümüzde sinema tarihine çok büyük yön vermiş, savaş filmlerine apayrı bir boyut kazandırmış mükemmel bir filmin, Apocalypse Now (Kıyamet)‘ın repliklerini paylaşmak istiyorum. Joseph Conrad‘ın Heart of Darkness isimli kitabından Francis Ford Coppola tarafından beyaz perdeye aktarılan bu şaheser, gerçekten adını hak eden bir filmdi. Amerikan ordusunun emir-komuta zincirinden çıkıp, bölge yerlileri ve yanındaki bazı askerlerle kendi uygarlığını oluşturup, kendi savaşını veren Albay Kurtz (Marlon Brando) ve onu bulup yok etmek için yola koyulan Yüzbaşı Willard‘ın hikayesiydi. Albay Kurtz’e ulaşmaya çalışırken yanındaki asker arkadaşlarıyla pek çok macera içinde bulunan Willard’ın yer yer Albay Kurtz hakkında kendi iç çatışmalarına tanık oluyoruz film boyunca. Filmin açılış sahnesinin ise kolaylıkla sinema tarihinin en iyi açılış sahnelerinden biri olduğunu söyleyebilirim.

Bu filme “Kıyamet” denilmesi gerçekten boşuna değil. Filmi çekerken Coppola’nın setinin başına neredeyse gelmeyen kalmamış. Bütün eşyaların parçalanmasına, yanmasına kadar pek çok musibetle karşılaşan efsane yönetmen, artık pes etme noktasına gelmiş, hatta intihara bile kalkışmış. Bu yüzden filmde Coppola’nın da halet-i ruhiyesi ile karışmış melankoliyi yer yer hissedebiliyoruz. Filmin 153 dakikalık orjinal versiyonu ve sonradan çıkarılmış 202 dakikalık ekstra uzun Redux versiyonu mevcut. Yalnız uzun versiyonda Amerikan Fransız ilişkilerinin ve muhabbetlerinin olması gerekenden fazla uzatılması sebebiyle sinema uzmanları tarafından pek de önerilmeyen versiyon. Ama bana sorarsanız, ben izledim gayet de memnun kaldım.

Aşağıdaki plan ise askerlerimizin Albay Kilgore isimli kaçıkla tanıştıktan sonraki savaş planı. Bu denli büyük savaşların herkesin beyninde çatlak açtığının en canlı kanıtı olan Albay, savaşın ve bombalamanın tam ortasında askerlerine sörf yapmayı emrediyor. Filme katıldığı andan, çıkana kadar Willard’dan mükemmel bir şekilde rol çalıyor ve bir nebze de olsa şaşkınlık içinde yüzümüzde tebessüm ettirmeyi başarıyor. Lights,camera,action!


Binbaşı : Burası hala çok tehlikeli efendim.Belki de başka bir yerde sörf yapmalısınız.
Albay Kilgore: Sen sörf hakkında ne bilirsin ki binbaşı? Sen kahrolası New Jersey’densin.Buraya gelin, buraya gelin! Üstünü değiş.
Asker: Şimdi mi efendim?
Albay Kilgore: Burada nasıl sörf yapılır görmek istiyorum, git üstünü değiş gel.
Diğer asker: Orası hala tehlikeli efendim.
Albay Kilgore: Sörf yapmak istiyor musun asker?
Asker: Evet, efendim.
Albay Kilgore: Bu iyi işte evlat.Çünkü ya sörf yapacaksın ya da savaşacaksın.Bu yeterince açık mı? Şimdi gitmeye başlayın. Ben sizi korurum. (Lance’i işaret ederek) Lance için de bir tahta getirin.
Lance: Bot gelene kadar burada bir b.k yapamayız.
Albay Kilgore: Lance, bahse girerim oraya gitmek için sabırsızlanıyorsun.
Lance: Ne?
Albay Kilgore: Bak nasıl iki taraflarından kırılıyorlar. Bir adam sağdan biri soldan, aynı anda. Ne düşünüyorsun?
Lance: Gelgit olana kadar beklemeliyiz.
Albay Kilgore: Buraya gel, bak, bak.
(Lance ve tüm askerler düşen bombadan korunmak için yere atlar, Kilgore ise kıpırdamamıştır bile; ayaktadır ve bağırır)
Albay Kilgore: Gelgit altı saatten önce gelmez! Burada altı saat beklemek mi istiyorsun? (Megafon ile sörf yapanlara seslenir) Tamam arkadaşlar, saklanmayı kesin. Haydi. Gidelim!
Yüzbaşı Willard: Rock & Roll için biraz riskli olduğunu düşünmüyor musun?
Albay Kilgore: Eğer bu sahilin sörf için güvenli olduğunu söylüyorsam o zaman sörf için güvenli bir sahildir! Bu yerde sörf yapmaktan korkmuyorum. (Ayağa kalkıp üzerini çıkartır) Ben bu kahrolası yerde sörf yapacağım. Ver şu telsizi asker. Güvercin 4, burası Duke 6. Şu ağaç hattının bombalanmasını istiyorum.
T
elsizden gelen ses:
Büyük Duke 6 anlaşıldı, bekleyin.
Albay Kilgore: Onları taş devrine yolla evlat!
(Bir asker yanında yaralı bir bebeği olan Vietnamlı kadın ile Kilgore’a doğru gelir)
Albay Kilgore: Tamam, bırak şunla ilgileneyim. İndir şu silahını!
(Kilgore, bebeği kucağına alır ve Jimmy’yi çağırır, bu esnada telsizle ulaştığı uçaktan bombalamayı yapacak uçaklara bağlantı kurulur)
- Şahin 1-2
- Güvercin 1-3. Ormanlık bölgeye napalm istiyorlar, yapabilir misiniz?
- Anlaşıldı 1-3, hallederiz. Hedef nedir?
- Ağaçlar arasından gelen atışı bastırmamız gerekiyor.
- Anlaşıldı. Gidiyoruz.
- Güzel. Elinizde ne varsa atın.
Albay Kilgore: (Bebeği askere uzatır) Bunu benim helikopterimle hastaneye götür. Hayır, hayır, hayır. Onunla gitmelisin. Haydi! Yürüyün! Yürüyün! Çıkın buradan! Benim çocuklara söyle tahtamı getirsinler.
(Telsizden ses duyulur): Büyük Duke 6, burası Güvercin 1-3. Jetler dalışa hazır. Yaklaşık 30 saniyelik zamanınız var. Adamlarını geri çek ve siper alın. Patlama büyük olacak.
Albay Kilgore: Endişelenme. Bu bölgeyi hemen temizleriz evlat sen endişelenme. Ona şu şortlardan verin. Bunlar Hava Kuvvetleri’nden, ben ve benim çocuklardan bir hediye olsun.
(Sörf yapanları göstererek) Seni bununla orada görmek istiyorum.
(Napalm bombaları atılmaya başlar. Kilgore, Willard’a seslenir)
Albay Kilgore: Kokuyu alıyor musun? Kokuyu alıyor musun?
Yüzbaşı Willard: Ne?
Albay Kilgore: Napalm, evlat. Dünyada başka hiçbir şey böyle kokmaz. Sabahları Napalm’ın kokusuna bayılırım. Biliyor musun bir keresinde bir tepeyi 12 saat boyunca bombalamıştık. Her şey sona erdiğinde oraya yürüdüm. Bir tane bile pis kokan ceset bulamadık. Fakat koku, bilirsin. Şu benzin kokusu. Tüm tepede kokuyordu, zafer gibi. Bir gün, bu savaş sona erecek.

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

4 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. kubio Der ki:

    sadece marlon brando’nun “horror, horror” repliği bile önünde diz çökmek için yeterlidir kanımca.

  2. MERKEZ BURASI Der ki:

    Yıldız savaşları filmidir. Marlon Brando, Harrison Ford, Martin Sheen, Robert Duvall, Dennis Hopper, Lawrence Fishburne…

    Francis Ford Cappola The Godfather ile tavan yapmıştır. ve bununla beraber (el ele) en iyi vietnam filminide beceri ile sabır ile (16 ayda) çekebilmiş insandır. Film aynı zamanda yazar Joseph Conrad’ın Heart of Darkness isimli romanın sinema uyarlamasıdır. (Bilgi boyumu)

    Film çekilirken yaşananlarda bir o kadar garip ve enteresandır. Hearts of Darkness: A Filmmaker’s Apocalypse (1991) (Karısının bana neler çektirdi şu herif Belgeseli)

    Son sözüm şudur; savaş akıllı işi değildir! (xxx Hadi ordan be!)

  3. Deli Profesör Der ki:

    @kubio Adam efsane ama çok nazlı ve kibirliydi.O yüzden çoğu yönetmeni deli etti,sinirlerini harap etti.

    @merkezburasi Herkes savaş filmi yapar amma böylesi büzzük,evet eser miktarda değil,ciddi miktarda büzzük ister :D

  4. Cevval Portakal: Der ki:

    Bir de bu Albay Kilgore’un tahtası çalındıktan sonra, helikopterle tahtanın peşine düşmesi, ormanın üzerinde dolanarak, “tahtamı getirin evlat, çok iyi bir tahtadır o…” benzeri repliği vardır, yazarak anlatılamayacak, sadece izleyince etkileyecek olan.

Anlat derdini Marko Paşaya