Lupin the Third (1971 – 1980)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Şu MTV‘nin anime gecelerine adapte olamamama (bu ne lan?) acayip üzülüyorum, öyle böyle değil. Hatunların ayrı bi güzel, ifadelerin ayrı bi derin, maceraların ayrı bi coşkulu yaşandığı bu japon çizgi filmleri dünyada çılgınlık halini almış durumda. İnsanların animelere karşı apayrı bi el pençe divan duruşları var. Ara sıra izlediğim oluyor ama sürekliliğini getiremedim. İşte arşivciliğin en kötü yanı da bu. “Nasıl olsa elimde vardır”, “Takar playera izlerim bi ara” şeklinde söylemlerden sonra unutulan anime ne TV’de, ne de playerda izlenebiliyor. Yalan oluyor genelde.

Yalanım olmasın, bundan tahminimce 4-5 ay önce TV’de Lupin the Third isimli animeye denk geldim. Heh, bildiğiniz Arsen Lüpin soyunun 3. jenerasyonu. Arsen Lüpin’i biliyosunuzdur herhalde, bilmezseniz kafanıza odunu gömerim vallaha. Dünyanın en meşhur hırsızıdır kendisi. 3. Lupin de en az onun kadar başarılı ve komik bir hırsız. Hikayenin genelini kaplayan da Lupin ve kankalarının birlikte dünyanın envai bölgelerini rahat rahat söğüşlemesi. Kankalar da en az Lupin kadar evlere şenlik diyebilirim : Gözlerini kırk yılda bir görme fırsatını yakaladığımız gangster bozuntusu bir tipe sahip ve silah konusunda Lupin’den aşağı kalmayan Jigen, sürekli samuray elbiseleriyle dolaşan safkan Japon, 1. dereceden katana ustası Goemon. Bu iki kankadan benim her zaman ilgimi kılıçla yarattığı mucizeler ve üstün tekniğiyle Goemon çekmiştir.

Söz konusu anime olduğunda, o güzel eşşek kadar iri gözlü, koskoca göğüslü çekici hatunları görmemeyi aklından bile geçiremez insan. Esas oğlanımızın abasını yaktığı bir Fujiko gerçeği var. Hatunu da öyle bi çizmişler ki, ben bile gerçek alemden bi insan olarak hasta oldum. Bi kadında fiziksel olarak aranılan bütün özellikleri taşıyor desem yalan olmaz. Ses tonu da zaten ayrı bi iç gıcıklayıcı. Fujiko için ne nötral, ne de taraflı demek pek doğru olmaz. Paraya en az Lupin kadar düşkün olduğu için mangır neredeyse oraya yuvarlanan türden biri. Bu yüzden kimi bölümlerde Lupin’le aynı cephede çarpışırken, kimi bölümde de dünyanın en değerli elmasını elde etmek için Lupin’e karşı akıl oyunları oynuyor.

Siz Tüurklery ne diyoğğ? Heh, evet bu ülkenin polisi vardır. Tabi ki, polis her ülkede standarttır. Bu adamlar bu kadar işi elini kolunu sallaya sallaya yapmıyor. Öyle olsa herkes hırsızlık yapardı. Hikayemizin sonuncu başrol oyuncusu da Lupin’in peşinden şehir şehir, ülke ülke koşan Dedektif Zenigata. Hırsız polis ilişkisinde duygusallığa yer yok diye kim demiş? Her ne kadar Zenigata Lupin’i sürekli kovalasa da bir süre sonra onu hayatının eğlencesi olarak görüyor ve aralarında ufaktan bir arkadaşlık bağı ve aşırı memati durumlarda birbirlerini kollama vaziyeti oluşuyor. Tabi bu duygular ekstrem durumlarda ortaya çıkıyor. Zenigata, Lupin bütün dünyayı soyup soğana çevirmesine rağmen onui öldürmeye çalışmıyor. Derdi sadece zarar vermeden tutuklamak. Ama bir yandan da Lupin’i yakaladığında hayatının eğlencesinin biteceğini düşündüğünden yakalamaya korkuyor. Böyle de cins bi polis. Zaten Lupin’i öldürmeye çalışan adam kontenjanı bol. Bi de bu dedektife gerek yok. Koskoca mafyaların aralarına sızıp hırsızlık yaptıklarından bıçağın ucundan Semih’in son dakika golü gibi dönüyorlar genelde.

Lupin’in neredeyse hiçbir konuda zaafı yoksa, güzel hatunizade Fujiko haricinde. İşte onu görünce tekleyen, ne yapacağını şaşıran türden bir hırsız. Bu yüzden de ikisinin karşı cephelerde bulunduğu zamanlarda Lupin’i zaafından yakalayan Fujiko onu her seferinde alaşağı ediyor. Dünya malı dünyada kalır derler, ne de güzel derler. İster Lupin çalsın, ister Fujiko, o para yüzde 90 ihtimalle bölüm sonunda hayır etmiyor ve bi şekilde gidiyor. İyi ki de gidiyor. Hırsızımız paranın dibine vurup zengin olsaydı, işi bıraksaydı, dizi için bu kadar bölümü çekilir miydi?

Lupin the Third, Snek‘te gün içinde 2-3 gösterimle oynuyor. Ayrıca uzun metraj da isterseniz, bir Hayao Miyazaki klasiği Rupan sansei: Kariosutoro no shiro da var. He gurban bi de resmi site olarak www.lupinofficial.com var.

Yazı bittiğinde “Manic Street Preachers – Underdog” çalıyordu.

Bu yazılar da üsttekini andırıyo gibi

 Yorumunu ekle

6 yorum yapılmış bu güzide postaya

  1. kasımpatı Der ki:

    Eee ..Çok güzel anlatmışsın.En az anlattığın kadar güzel bu anime :)
    Ama bence olması gereken bir şeyi unutmuşsun:
    İnsan şöyle baş köşeye FUJIKO gerçeğinin resmini de koyar değil mi Prof :D

  2. Deli Profesör Der ki:

    @kasımpatı Valla kendim için koymadım, her girdiğimde görüp niyeti bozmak istemiyorum. Ama yorumları takip edene şurdan bi bağlantı sunabilirim :D

    Aha Fujiko ve
    Yavuklusu Lupin’in Tacizi

  3. Taylanov Der ki:

    Kendimi dövesim var benim de animeleri kaçırıyorum diye.

  4. Deli Profesör Der ki:

    @taylanov Toparlan kendine gel hocam bu sen değilsin :D

  5. kubio Der ki:

    anam beni anime karakteri olayım diye doğurmuş.. ama nerrdee :(

  6. Taylanov Der ki:

    Hocam valla kilodan dolayı toparlandım iyice. Başka bir toparlanma eylemi yok bu ara. S.F.’daki Honda gibiyim :)

Anlat derdini Marko Paşaya