‘ Oyun ’ Mevzubahis Arşivi

Müziği Sürün! : Audiosurf

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Müzik dinle dinle,bi yerden sonra insan bi boşluk hissediyor,müziğin içinde olmak istiyor.Yanlış anlamayın,müziği çalmak demiyorum,bahsetmek istediğim müziğin içine girmek,içinde dolaşmak.Guitar Hero veya Rock Band türevi oyunlar bildiğiniz üzere bize sadece müziği çalma kısmını yaşatıyor.Bi de Frets on Fire var ama diğer saydığım ikisinin yanında çok tıraş kalıyor.

Manyak fikirlerin firması Valve,içimizdeki ve kendi içlerindeki boşluğu doldurmayı düşünmüş olsalar gerek,karşımıza Audiosurf isimli çok farklı bir fikirle çıkıverdiler.Half Life‘ın Episode bilmem kaç binincisiyle uğraşırken araya böyle daha eğlencelik şeyler kıstırıyorlar demek ki.Half Life öncesi bundan kazandıklarıyla cebe 3-5 çerez parası atmayı da amaçlamış olabilirler.Ama oyunu hangi fikirle hazırlamış olurlarsa olsun,gerçekten çok dahiyane olduğunu düşünüyorum.

Audiosurf iki tane türün kırması gibi bişey.1.si casual oyunlar diye tabir ettiğimiz blokları birleştir,yok et ya da dopları doparla tarzında hazırlanan,insanlara günlük 20şer dakikalık eğlence sunan,en çok PopCap Games‘in yaptığı oyun tarzı.2.si ve asıl önemli olan kısım ise müziği uzay aracı ile sürme kısmı.İşin güzel yanı ise,istediğimiz herhangi bir müziği sürüyor olabilmemiz!

Oyuna girdiğimizde,sürüşümüze başlamadan önce,her zaman bir adet şarkı yüklememiz isteniyor.Şarkıyı yükledikten sonra,yaklaşık 10 saniye şarkı analiz ediliyor ve ardından pistin hızı,kıvrımları,inişleri çıkışları şarkıya göre hazırlanıyor.Oyuna başladığınızda gerçekten çok şaşırıyorsunuz.Pist şarkıya göre anca bu kadar uyumlu olur.Ne kadar hızlı,delicesine bi şarkı koyarsanız,puan toplamanız o kadar zorlaşıyor.Çünkü pistte müziği sürerken,asıl amacımız önümüzdeki blokları toplayıp onları bir seri halinde birleştirdikten sonra puan kazanmak.Her şarkının ayrı bir skor tablosu var ve yaptığınız skor Steam servisinin skor tablosuna işleniyor.Böylece dünyanın herhangi bi yerindeki lavuğun birine Misfits‘in Green Hell şarkısıyla meydan okuyabiliyorsunuz.

Şu an oyun geliştirme aşamasında,hatalar gideriliyor,yeni şeyler ekleniyor.Oyunu www.audio-surf.com adresinden indirebilirsiniz.İndirmeden önce ilk olarak Steam’i kurmanız gerekiyor.Tüm yeni Valve oyunları gibi bu da Steam üzerinden çalışıyor çünkü.Tabi 2 gün sonra oyun ününü iyice yayınca bunun da crackinin yapılacağı aşikar.Kesinlikle denenmesi gereken farklı bir oyun ve müzik deneyimi olduğunu düşünüyorum.Aşağıya Blur-Song2′nin videosunu koydum.”Wooo-Hooo” kısmında ortam bayağı coşuyor.

Yazı bittiğinde “A Silver Mt. Zion – God Bless Our Dead Marines” çalıyordu.

I Wanna Be the Guy

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Oyungezer başlarda ne güzel yeni bi dergi olduğu için,tutması gereken bi dergi disiplininde çıkıyordu.Ayın 1′i dedik mi bayide görüyorduk.Ama dergiyi tutturduklarından olsa gerek yine salmaya başladılar.Artık 5′i,6′sı hatta 10′unda bile bulma ihtimalimiz düşük.Oyungezer editörleri,sesleniyorum size,Allah rızası için belli bi tarihte çıksın şu.

Neyse efenim aldım dergiyi,ambalajına zarar vermeden açtım.Her ne kadar çöpe atacak olsam da belli bi saygıyı hak ediyor o ambalaj.Mazisini silip,bir b.k parçası gibi atılmaz.Genelde derginin DVD’sinin içindeki o beleş ama eğlenceli olan oyunları çok severim.İlk olarak onların lezzetine bakarım.Bu sefer baktığıma bakacağıma pişman oldum.

Dergimizin full oyunlar bölümünde I Wanna Be The Guy adında ultra hiper süper mazoşist,manyakvari bi oyun var.Oyunu ilk açtığım anda üzerime kazıkların “Haşırt” diye girmesi bunu anlamama yetiyor.Bunu programlayan psikopat öyle bi oyun yapmış ki,nerdeyse her attığınız adımda ölüyorsunuz.Bu yüzdendir ki adam sitesinde bize şöyle bi açıklamada bulunmuş : “Bu oyunu oynayan çoğu kişi başlarda beceremiyor ve pes ediyor.O yüzden ilk kez indiriyorsanız,size sunduğum kısa versiyonu test edin,zavallı bant kalınlığıma dokunmayın,beğenirseniz tam versiyonu indirirsiniz.” Gerçekten de her babayiğidin harcı değil bu oyunu oynamak.Özellikle abim gibi daha normal oyunlarda bile kendini kaybeden bi insan hiç oynamamalı.Şayet “Ben bütün oyunları en zor ayarda bitirir,üstüne bonuslarını bile açarım,adeta bir iguana kadar asil,tosbağa kadar soğukkanlıyım.” diyorsanız buyrun indirin.Monitöre kafa atıp parçaladığınızda sakın bana gelmeyin mesuliyet kabul etmem.Aşağıya videoyu koydum,oyunda ilk aşamaları nasıl geçeceğinize dair bir başlangıç olabilir.

I Wanna Be The Guy – Demo İndir
I Wanna Be The Guy – Tam Sürüm İndir

Shoot-N-Roll

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Aynı anda kar yağan,kafanıza güneş vuran,hem sıcak,hem soğuk bi iklimde bulundunuz mu hiç?Eğer İzmir gibi manyak bi şehirdeyseniz bugün böyle ilginç bi durumu yakalama fırsatına sahip olmuş olmalısınız.Zira ben böyle kararsız,ne yapacağını bilemeyen,sağ gösterip sol vurmaya çalışırken ikisini de yapamamasına rağmen yine de bi şaşkınlık yaşatabilen bi hava görmemiştim.Tadı çıkarılası bi hava olmasına karşın,sırtıma saplanmış bir bıçak tadında yaşadığım hastalıksal bi acı nedeniyle lezzetini alamadım.Ben de son zamanlardaki trend oyunum Shoot-n-Roll‘ü açtım oynadım.

Önceden de bahsetmiştim.Eskiden PacMan oynayamazdım,korkardım.Üzerime gelen o karınları doymak bilmez yaratıklara karşı savunmasız olduğum için tırsardım her daim.1′e 5 dalıyolar olmaz ki.Erkekseniz teker teker gelin lan!

Şu gariban PacMan’imizde bari ufacık bi avantaj olsun derdim,elinde en azından altıpaklar olsun değil mi ama?PacMan dileğimi hiç bi zaman gerçekleştirmedi.Hep yenildik,hep yenildik.Yine denedik,daha iyi yenildik.Zira yaratıklar gönlümüzü verdiğimiz kızın delikanlı,eli bıçaklı abileri gibi geliyodu peşimizden.

Neyse ki geçen bu oyun geçti elime.İsmi çok güzeldi,vurmayı anımsatıyordu,tiplerse PacMan’deki karakterleri.Ve o beklediğim özellik de vardı esas oğlanımızda.Altıpakları olmasa da eli silahlı bi oğlandı.İşte o an derin bir “Nıahahahahahaah!” patlattım ve o sırada bütün şehirde birden yağmurlar yağıp,şimşekler çaktı.Kötü karakter konseptimi tamamlayan güzel bi doğa olayı olmuştu.

Aldım elime silahı,yaratıkları çatır çutur alnından mıhlaya mıhlaya toplamam gereken PacMan’deki noktaların muadili altınımsı şeyleri toplamaya başladım.Gerçekten çok eğlenceli.Oyun sanırım yaklaşık 100 bölümden oluşuyor (Daha sonuna gelemedim).Her bölümdeki mantık çok basit : Bölümdeki bütün altınlar canavarlardan kurtularak topla,sonra açılan kapıdan bir sonraki bölüme geç.Mantık bu ve,bölüm ilerledikçe geçmeniz daha da zorlaşıyor,canavar sayısı da artıyor haliyle.Canavarları silahla öldürüyor olmanızdan bahsetmiştim.Ama bunun yanında öldürdüğünüz canavarların geri canlanma noktasından oyuna döndüklerini belirtmem lazım.Bu yüzden bazen silahınız yerine zekanızı kullanıp o salakları şaşırtmanız gerekiyor.

Bu arada benim sırtımdaki bıçak ağrısı iyice artmaya başladı,kıvrana kıvrana yazıyorum.O yüzden küçüklerimin yüzlerinden,büyüklerimin ellerinden,ortancalarımın ortalarından öperek huzurlarınızdan ayrılıp rezidansımda sıcak bir kakao içmeye gidiyorum.Göreviniz : Eğer kabul ederseniz,bu oyunu oynayıp PacMan’in ruhuna rahmet okumak.

Yazı bittiğinde “T-Rex – Dandy in the Underworld” çalıyodu.

Run Man Unlimited

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Şu Pazar günlerinden nefret ediyorum.O kadar ediyorum ki,haftanın bütün günlerinin baş harflerinin büyük olmasını isteyip,Pazar gününün baş harfinin küçük olmasını isteyecek kadar cüretkarım.
Kaç kişi benim kadar düşünüyodur bilmiyorum ama bu pazar günü bana acayip bi huzursuzluk veriyor.Hani okula gidiyor olsam,yarın okul açılacak diye biraz huzursuz olabilirim.Ama öyle bi durum da yok.Pazar günü hava güneşli de olsa,yağmurlu da olsa,kapalı da olsa benim için aynı.Tamamiyle boktan bi gün.Herşeyin sonu acı verir ya,belki de ondandır.Ömrün sonu gibi,boşa akıp giden senelerin sonu gibi.Haftanın son günü Pazar.Bi sonu gelmişlik hissi veriyor insana.Çoğu insan Pazartesi’nden nefret eder.Halbuki Pazartesi,sıkıntılı geçen bir gecenin başlangıcı gibidir.Taze bir başlangıç,yeni umutlar.Yapılacak yeni şeyler.Yeni döllenmiş bi yumurta gibidir Pazartesi günü.Mucizelerin eşiğinde tutar bizi.
Neyse Pazar günü diye de kabuğa kapanmak olmaz.Bugün size çok sevdiğim bi başucu oyunumdan bahsedeceğim.Bu oyunu sürekli Flash belleğimin içinde taşırım.Sıkıldıkça,daraldıkça,böyle b.ktan Pazar günlerinin kasvetlerinde kaldıkça açar oynarım bu oyunu.Oyun hem çok az yer kaplıyor,hem de benim için çok eğlenceli.Aslında pek bişey yok bu oyunda,bu da basit mantıklı ama başarılı oyunlardan sadece birisi.Run Man Unlimited‘da eve,sevgilisinin yanına gidip mala vurmak için koşturan bi yıldızın bir tabakhaneye b.k yetiştirme hikayesine tanık oluyoruz.Adamım kilo kilo padişah macunlarını devirmiş olacak ki yerinde duramıyor.Sindiriminin baş safhalarında ağırdan ağırda koşarken,macunun kana karışmasıyla iyice gazı köklüyor.Ee,ince iş bunlar azizim.
Maceramız sırasında macunu yemiş yıldızımız durmadığından dikkatli olmak zorundayız.Önümüze çıkan kolonlardan eğilerek ya da zıplayarak uzaklaşmak yegane görevimiz.Zaten başka bi görevimizin olduğu da söylenemez.Ama her bi kolonu geçtiğimizde “Oh yea!”,”Yes”,”OK” gibi yıldızımızın tepesinde beliren tepkiler komiğime gidiyor benim.Yıldızın tip zaten ayrı bi komedi.Bunun haricinde paraşütle atlama,uçurumdan yuvarlanma gibi başka aktivitelerimiz de oluyor.Ama koşan adamımızın bilmediği bişey var : Eve hiç ulaşamayacak.Çünkü adından da anlayacağımız gibi bu macera “Unlimited“.Vah garibim,seni şu macunlar,beni de Pazar günleri öldürecek.Hepinize “Run Forest Run” diyor ve saygılarımı sunuyorum.

Run Man Unlimited – İndir

Yazı bittiğinde “Sentenced – The River” çalıyordu.

Rezalet bir oyun : Cheetahmen 2

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bunca yıldır gördüğüm,oynadığım,izlediğim şeylerin akabinde çıkardığım sonuç şudur:Yapılan işin ayrıntısızlığı,basitliği pek mühim değildir.Mühim olan insanları peşinden sürükleyebilecek bişeyler çıkarıp çıkarmadığındır.Örneğin PacMan.Ne kadar basit,ayrıntısı ne kadar az.Ama bir gençliği yıllarca peşinden götürmüştür.Ya da Tetris,yılların eskitemediği,insanların hala birbirine meydan okuduğu oyun.Hepsinin en büyük özelliği basit mantığı eğlenceyle birleştirebilmesi,samimiyetidir.
Ama 1990′ların,oyun sektörünün gelişmiş olduğu yılarda öyle bi oyun yapılmış ki düşman başına desem yeridir.Oyunun adı Cheetahmen ve tahmin edebileceğiniz gibi bi çitaadamla oynuyoruz.Maymunadam,vampiradam,örümcekadam,öküzbaşlıadam bitti,bi bu eksikti.Zamanında 1500 kopyası yapılmış.Ama ortaya rezalet bişey çıktığını görünce hemen kenara köşeye atmışlar.İyi ki de öyle yapmışlar.Bu oyun bir neslin sağlığını mahvedebilirdi.Özürlü çocuk doğumları,kanserler artabilirdi bu oyun yüzünden.Abartmıyorum,gerçekten rezalet bir oyun.
Cheetahmen’imiz abidik gubidik,ne idüğü belirsiz mekanların üzerinden hoplaya zıplaya ateş ederken,bi yandan da ne idüğü belirsiz,alakasız,birbirinden salak yaratıklarla savaşmak zorunda.Bunun yanında bir yandan da Süper Mario’daki gibi kare taşlara vurup içinden güç almakta.(En azından ben öyle tahmin ediyorum.)Sonraki bölümde Cheetahmen’imiz daha büyük bi hale geliyor,adeta izbandut gibi.Ele avuca sığmıyor kerata.Ama ekrana da sığmıyor.Zıplıyor zıplıyor,ama yere değmiyor,zaten havada yürüyor.Hele bir bölüm sonu düşmanları var ki akıllara zarar.Cheetahmen’e saldırmayı bırakın,salak salak oldukları yerde hiçbişey yapmadan dolaşıyorlar.
Bu oyunu download edip oynayabilirsiniz.Ama hiç bulaşmayın derim.Ya da aşağıdaki oyunun videosunu izleyin,izlemeden önce sakinleştirici ve mide bulantısı hapı almayı unutmayın, ve daha sonra oyunla ilgili son kararınızı verin.
Oyunu http://www.romnation.net/srv/roms/28760/nes/Cheetahmen-2-Unl-U.html adresinden indirip indirmemek size kalmış.Yasal yükümlülüğü tamamen NES’e aittir.Sonra gelip bana yok efenim kızıma şu oldu,oğluma bu oldu deyip dava açmayın.

Yazı bittiğinde “Godsmack – Speak” çalıyordu.