‘ Müzik ’ Mevzubahis Arşivi

MotörHeadGirlSchool – Please Don’t Touch

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Ben pek fazla klip takip eden biri değilimdir.ya da müzik videosu.Yok onun klibi çıkmış da,bunun zamazingosu çıkmış da,pek ilgilenmem.Sadece açar albümü dinlerim.
Ama illa ki istisnalar oluyor.Her klibi,her performansı aynı kefeye koyamayız ya.Motörhead‘in kadim kankası Girlschool‘la yaptığı Please Don’t Touch coverı da bu mükemmel performanslardan biri.Motörhead harbiden ballı grup.Kaç tane grubun böyle hatunlardan oluşan,aynı tarzı soluyan yoldaşları olur ki?Her hatun bi groupie olabilir ama headbanger olmak yürek ister.Girlschool,Motörhead tarafından meşhur edildi ama sonrasında birlikte konserleri,performansları oldu.Ama hiçbiri bu şarkı kadar eğlenceli ve mükemmel olmamıştır sanırım.Grup elemanları (Özellikle Motörhead’in davulcu yardı beni :D ) birlikte ne kadar eğleniyor baksanıza.

Yazı bittiğinde “The Who – Squeeze Box” çalıyordu.

84 – You Me & Infamy (2007)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

İlk olarak şunu belirtmem gerekir ki,mevzubahis grubumuz 84‘ün,”Ölürüm hasretiiinle” diye uyduruk bi şarkıyla meşhur olan çakma grup 84 (ya da seksendört,ya da biraz Amerikan özentisi şeklinde düşünürsek Sex&Dirt ya da piyasaya çıkan ilk adlarıyla düşünürsek Hacettepeliler.Oha be amma ad koyulmuş.) ile hiçbir alakası yoktur.Zaten o dandiklikte bir grup hakkında beni bıçakla zorlasanız dahi olumlu bişey yazmam.Herşeyi akıla ilk gelen anlamıyla düşünüyor olsaydık,o zaman 69 isimli bir film çıktığında ya da 31 isimli bir müzik grubu çıktığında olayları daha basit,daha mantıksız yerlere çekebilirdik.O yüzden peşin yargılı davranmayın,kafanızı yardırtmayın.
84,bildiğim kadarıyla 2002 yılında kurulmuş bir grup.Hakkında pek fazla bilgiye ulaşamadım.Sebebini tahmin edebilmişsinizdir umarım.Bunun dışında size gruptaki elemanların Michael Falk,Andrew Worotniuk,Ari Dyball ve Darren Seknow olduğunu söyleyebilirim.
Dünyada kabul edilmiş genel bi kanı vardır.Şayet bir albümün kapağının uyandırdığı ilk intiba üzerinizde iyi olursa o albüm çok güzeldir veya sırf o albümün kapağı bile size albümün iyi olduğunu düşündürmeye yeter.Mevzubahis albümümüz ilk söylediğim tanıma uyuyor.Kim demiş blues öldü diye?Adamlar bluesla rock müziği modifiye etmişler ve ortaya çok hayvani güzellikte,çok hoş tınıları olan bir albüm çıkmış.Tabi blues sever biri olarak böyle güzel bir modifiye beni mest etti,eminim diğer blues severler de aynı şeyi düşüneceklerdir.
Albümün muhteviyatına gelirsek,başlangıcında intro babında bir Epilogue girişimiz var ve bu gerçekten albümün ruhuna ruh katan bişey bence.Albümün kompozisyonunu daha belirgin hale getiriyor.Devamında “Year of the Dog“,”Bluestone School Road“,”Soul Beat” gibi şarkılarla eğlenceli dakikalar yaşıyoruz.Bu albümün en sevdiğim kısmı ise temponun hiç düşmemesi oldu.Her daim güzel bir rock blues karışımı tadında bir hızda gidiyor.Bana göre albümün en bomba şarkısı “Li’l White Soul“.Bu şarkıyı o kadar çok beğendim ki,ilk dinlediğimde 10 kere üst üste dinledim,ki genelde öyle bişey yapmam bi albümü ilk kez dinlerken,varın siz düşünün.Ve albümün sonuna geldiğimizde outro babında “River Has Gone” şarkısı giriyor ve albümümüzün kompozisyonu çok güzel bir sonuç bölümüyle tamamlanıyor.
You,Me & Infamy,müzik dünyasında çok güzel bir yeri hak eden,çok lezzetli bir albüm.Umarım 2007 yılında çıkan bu albüm iyi yerlere gelir ve grubu da hak ettiği yerlere taşır.Çünkü bana çok nadiren aldığım bir lezzet verdiler albümlerinde.Yeni albümlerini dört gözle bekliyorum.

MUHTEVİYAT : 1.Epilogue 2.Year Of The Dog 3.Bluestone School Road 4.You, Me And Infamy 5.Soul Beat 6.Swamp Blues 7.Dead Are The Brave 8.Li’l White Soul 9.Mesapotamia 10.River Has Gone, The


84 – You Me & Infamy Albümünü İndir

Guns N Roses – Appetite for Destruction (1987)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Dürüst olmam gerekirse son 1-2 gün haricinde bu albümden bahsetmek hiç aklımda yoktu.Albümü resmen unutmuştum.Geçen üzerinde “Skimsonya” yazan bi CD’im vardı,içinde hangi müzikler var diye bi bakayım dedim.Ve karşıma Guns N Roses‘ın o mükemmel albümü Appetite for Destruction çıktı.Albümü dinledim,dinledim,doyamadım.Hay kafamı s.keyim dedim.Bunun gibi kim bilir kaç tane mükemmel albüm hatrımdan çıktı.Yeni yeni şeyler geldikçe beyin eskileri hafızadan atıyor.Tabi odanızın da bi yığın CD’yle DVD’yle dolduğunu gören klasik ev annesi de hepsini çöpe atıyor.
Axl babayı severim.Konserlerinde de albümdeki gibi atom gibi.Hatta daha fazla füzyona uğruyor diyebilirim.DVD’de konserini izlerken harbiden hayretler içinde kalıyorum.Ortada dev yarasa bi sahne,adam bi o ucuna koşuyor,bi öbür ucuna.Koşuyor da koşuyor.Mübarek arap atı.Koştukça terliyor,çıkarıyor üstünden bişeyler.Cıbıl cıbıl donla koştura koştura bitiyor konseri.
Geçenlerde İstanbul’daki bi olayına çok gülmüştüm.Bildiğimiz hep erkekler hatunları ayartmaya çalışır.Bu sefer Deniz Akkaya Axl Rose‘u ayartmaya çalışıyodu.Tabi adam karizma.Deniz Akkaya gibi 2. sınıf bi insanla napacak ki.Hele hele İstanbul’un taşı toprağı güzel kızlarla doluysa.Deniz Akkaya sülük gibi yapışmış buna.”Hadi Çırağan Oteli‘ne gidelim.” demiş.Tabi Axl Baba’nın böyle paçavralarla işi olmaz.Daha taze bişeyler arıyor.Gitmek istememiş.Bebek’e gidip güzel hatunlar bulmak istiyormuş.Deniz Akkaya da maşşallah,afedersiniz kevaşeymiş hani.Resmen “Beni otele götür,vur bana” demiş.Axl da sinirlenmiş.Zorla güzellik olmaz haliyle.Küfrede küfrede arabadan çıkmış gitmiş.Deniz Akkaya’nın da Axl fantezisi suya düşmüş haliyle.
Neyse yemişim Deniz Akkaya’yı.Bi de Slash baba var ki,duruşuyla,çalışıyla,tam bi karizma.En karizma gitaristler sıralamasında ilk 3′e girer sanırım.
Albüm’e gelince;böyle enerjik bi grubun hafif bişeyler yapmasını bekleyemezsiniz.Anything Goes‘la başladığımız çılgınlık macerası ,It’s so Easy‘le bizi daha 2. şarkıdan düz duvarlara tırmandırtıyor.Axl Rose baba bize biraz acımış olacak ki Mr. Brownstone‘la tempoyu 1-2 vites geri çekiyor.Ama Axl baba bırakmaaaz.My Michelle şarkısıyla “Your Daddy works in porno” diye giriyor.Haliyle “hönk?Bağa mı didin kurban” gibi bi havaya girmemiz olası oluyor.Albümdeki şarkılardan bahsettikçe bile coşuyorum.Bu albümü al,Guns N Roses Greatest Hits diye sat,öyle bi albüm.Bütün şarkılar mı süper olur Allah’ım?Oluyor işte.Sweet Child O’Mine mı dersin,yoksa Welcome to the Jungle mı?Hepsi güzel,hepsi uçuruyor.Ama son şarkı olan You’re Crazy kesinlikle benim favorim.Bu şarkıyı Deniz Akkaya için söylemek lazım.Şöyle bi söz var içinde : “You don’t wanna love,you wanna satisfaction.” Bence lökkandanak efektiyle cukkandanak diye oturur bu söz.
Appetite for Destruction harbiden öve öve bitirilemeyesiye (Vay anasını ne kadar legovari bi dil bu Türkçe.Kombinasyonları kullandıkça yeni şeyler çıkıyor.) bir albüm.Bu albümün yapımında,yayınında emeği geçen herkesin ellerinden öpüyorum.Bize ve rock ortamına böyle bi albüm bıraktıkları için hepsine müteşekkirim.Aha aşağıda linki de veriyorum.Ondan sonra yok efenim ben dinlemedim,ben duymadım diye gelmeyin yanıma.Elleşmeyin,oynaşmayın.

MUHTEVİYAT : 1. Welcome To The Jungle , 2. It’s So Easy , 3. Nightrain , 4. Out Ta Get Me , 5. Mr. Brownstone , 6. Paradise City , 7. My Michelle , 8. Think About You , 9. Sweet Child O’ Mine , 10. You’re Crazy , 11. Anything Goes , 12. Rocket Queen

Guns N Roses – Appetite for Destruction Albümünü İndir

Jeff Martin – Exile and Kingdom

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Dünya müziğine çok şey katan Tea Party diye bi grup vardı bilmem duydunuz mu.Duymayanlar için basit bi çay partisi,duyanlar içinse çok şey ifade eden bi grup.Özellikle doğu kültürünü içlerine sünger gibi emmiş bi gruptu Tea Party.Bağlamasından tut da bendirine kadar kültürümüze çok yakın çalgılar olan aletlerle müziklerini icra ettikleri olurdu.İlk dinlediğimde baya bi şaşırmıştım ve aynı zamanda çok hoşuma gitmişti.
Aslında şimdi olayımız komple Tea Party değil,Tea Party’nin solisti Jeff Martin.Kendisi Tea Party dağıldıktan sonra solo çalışma olayına giren bi Ademoğlu’dur.Her ne kadar Tea Party hastası olsak da bu solo albümü dinledikten sonra kimsenin Jeff Martin’e laf edebileceğini sanmıyorum,çünkü kendisi öyle düşünenlere bizzat kapak mahiyetinde bi albüm hazırlamış.Albümümüzün adı Exile and Kingdom ya da Sürgün ve Krallık da diyebiliriz.Albüme giriş şarkımız kardeşimle yüzlerce defa dinlediğimiz,Play65 gecelerinin vazgeçilmez şarkısı olmuş World is Calling.Doğu kültürü var diye boşuna demedim.Adam bu kültürü kendi solo albümüne de taşımış.Bu şarkıda yoğun miktarda hissedebilirsiniz bunu.Bu şarkı gerçekten aklımı başımdan alıyor.
Akabinde 9 adet şarkımız var.Aranızdan bazı kekolar şöyle diyebilir “Kardeşim 10 tane şarkı var albümün içinde,para verilir mi ona?”.Sorunuzun yanıtı “Evet,siz kekosunuz.”Keşke keko olduğunuzun farkında da olabilseniz.Tarkan,Serdar Ortaç,Hande Yener,Mirkelam gibi ezik özentilerin yığın yığın şarkı doldurulmuş içi boş albümlerini dinleye dinleye paslanmış beyniniz bu albümün değerini anlayamaz.Bu albümdeki tek bir şarkı bile pop dünyasındaki bu eziklerin ömrü boyunca çıkardıkları albümlerin hepsinin toplamından daha özel.
Her neyse bizim işimiz kaliteli müzikle o yüzden size albümün devamında da hüzün ve aşk dolu melodilerle eşlik ediyorum.Daystar‘ı olsun,Lament‘i olsun hepsi birbirinden güzel ve defalarca dinledikçe sizdeki değeri artan şarkılar.Jeff Baba’nın ses de ses hani.Kalitesi en çok kime yakın derseniz,hiç düşünmem,Jim Morrison derim.
Hele hele hele ki bir Angel Dust var ki insanı çok derin kuyulara tepiyor bu şarkı.Bi yerinde kemençe gibi acayip bi aletle solo var resmen orada ağlatıyor insanı çalgı.Şarkılar çok tanıdık geliyor,çok sıcak.Hangisi daha çok ağlatıyor bilemiyorum.Stay Inside of Me ile hüznümüz ve aşkımız pekişirken,Kingdom‘la bu güzel albümün tekrar başlayacak olan sonuna yaklaşıyoruz.Şarkı öyle bi şarkı ki albümün bittiğini düşünmenizi sağlıyor.Ama ardından giren Good Times Song,son şarkı olmasına rağmen mutluluğa boğuyor sizi.Vahşi Batı’da leydilerle dans eden kovboymuşsunuz gibi bi tat var bu şarkıda.Ama tam çıkaramadım.Daha 50 kere dinlersem anca çıkarırım bu şarkının gerçek tadını.
Eğer hala Tea Party ve Jeff baba kültürüne uzaksanız,bu albümü kafanıza vura vura tavsiye ediyorum.Hepiniz somut olarak kafalarınızı bilgisayardan sokup bana danışsaydınız gerçekten öyle yapardım.Sonra parçaladığım albümü sindirin diye ağzınızdan içeri tıkardım.Evet yapardım bunu.

MUHTEVİYAT : 1. The World Is Calling , 2. Butterfly , 3. Where Do We Go From Here , 4. Daystar , 5. Lament , 6. Angel Dust , 7. Black Snake Blues , 8. Stay Inside Of Me , 9. The Kingdom , 10. Good Times Song

Yazı bittiğinde Jeff Martin dinlediğimi sanıyorsunuz ama nayır,Classic Rock radyosunda o sırada çalmakta olan mükemmel parça,Pink Floyd’dan Time idiydiydiydi.

Mulatu Astatke – Ethiopiques Vol.4

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

2005 yılında ülkemizin sinemalarına uğramadan teğet geçen bi Jim Jarmusch başyapıtı vardı : Broken Flowers.Niye girmediğine gelirsek sebep ortada.Gişe kaygısı.Tabi insanlar alıştırılmış önlerine aptal saptal vurdulu kırdılı filmlerin getirilmesine,oyunculuktan,yönetmenlikten bihaber insanların yaptığı filmlerin getirilmesine.Filmde eski Casanova,ununu elemiş ipe asmış insan Bill Murray‘nin son dönem karmaşaları anlatılıyordu.Her neyse bu filmi ve soundtrack muhteviyatını zaten daha sonra anlatacağım.Şu an benim için öncelik taşıyan bu filmin içinde keşfettiğim mükemmel grup Mulatu Astatke.
Filmde Bill Murray yol boyunca giderken sürekli Mulatu Astatke dinliyordu.Özellikle Yekermo Sew şarkısı çok çalıyordu.Acayip hoşuma gitmişti bu şarkı.Akabinde indirdim albümü zaten.
Mulatu Astatke,habeş müziklerini jazzla harmanlayan çok özgün bir grup.Albümü açtığınız andan itibaren sizi alıyor ve koskoca cennetlerin arasında yalnız başınıza dolaştırıyor.Kanınızın içine serotonin dolduruyor.Mutlu hissediyorsunuz.Tıpkı bulutların üstünde gibi.Alttan hafiften giren saksafonun tonu mest ediyor resmen.Ya da kendinizi bomboş ve upuzun bir yolda giderken hissediyorsunuz (misal Konya Ovası (Şaka canım tabi ki Konya Ovası değil :D )).
İlk açtığımızda karşımıza çıkan şarkı özellikle yol duygusunu verirken,4. şarkı Tezeta size gözleriniz kapalı bulutların üstüne çıkma vaadini veriyor.5. şarkı Yegella Tezeta albümün en büyük bombası.İlk dinlediğimde en çok bu şarkıyı dinlemiştim.İçinde hafif bir beyin karmaşası hissi var.Keza 6. şarkı da öyle.Yekatit’te ise güzel bi gizem bulunuyor.Aslında duyguları tek tek açıklamak yerine şöyle desem daha iyi olacak : Bu albüm size başından sonuna kadar tarif edemeyeceğiniz farklılıkta bir duygu karışımı yaşatıyor.Abartmıyorum bu albümü dinlemek gerçekten bambaşka bir deneyim.Hele ki daha önce habeş jazzı diye birşey duymadıysanız ne kadar çok şey kaçırdığınızı farkedip yanınızdaki hapları alıp intihar etmek isteyeceksiniz.
Bence intihar etmeden önce düşünün,bazı şeyleri keşfetmek için geç kalmış olabilirsiniz ama belki de bu albüm bundan sonraki hayatınızda sizi daha fazla jazza bağlayabilir.O yüzden elinizdeki hapları bırakın ve Mulatu Astatke’yi dinleyin.Ardından da yeni müzikler keşfedin.Güzel keşfettiğiniz bişey olursa bana da gönderin.Dünyada o kadar güzel gruplar,o kadar güzel müzikler var ki dinle dinle bitmiyor resmen.Her ne kadar Simpsons dizisinin eski jazzcı efsanesi Kanlı Diş “Jazz kendini iyi hissetmek değildir ki.Sadece diğer insanlara daha kötü hissettirme ve mangır yapma yoludur hepsi bu.” demiş olsa da bu albümden anladığım şudur ki : Böyle Değil.

MUHTEVİYAT : 01. Yèkèrmo Sèw (A Man of Experience and Wisdom) , 02. Mètché Dershé (When Am I Going to Reach There?) , 03. Kasalèfkut Hulu (From All the Time I Have Passed) , 04. Tezeta (Nostalgia) , 05. Yègellé Tezeta (My Own Memory) , 06. Munayé (My Muna) , 07. Gubèlyé (My Gubel) , 08. Asmarina (My Asmara) , 09. Yèkatit (February) , 10. Nètsanèt (Liberty) , 11. Tezetayé Antchi Lidj (Baby, My Unforgettable Remembrance) , 12. Sabyé (My Saba) , 13. Ené Alantchi Alnorem (I Can’t Live Without You) , 14. Dèwèl (Bell)

DOWNLOAD

Şifre:SaravaClub