Arşiv: Nisan, 2008

Rock’N Coke Gümledi

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bugün posta kutuma baktığımda,beni pek de şaşırtmayan,pek çoğumuz için (ben de dahil) gereksiz bi haber gördüm.Dediğim gibi pek bi önemi yok.Ama Coca Cola gibi dev bir markanın 5 yıllık Rock’N Coke gibi bir festivali ellerine,yüzlerine bulaştırmalarının simgeleriydi bu mail.Her sene şişirdikleri şarkıcılar ve festival,bu sene patlak vermişti.Iggy Pop,Cure,Gogol Bordello gibi birkaç önemli isim dışında sürekli piyasa malı ve konser performansından bihaber grupları getirmelerinin kaçınılmaz bir sonucuydu bu.Her sene çıtayı daha da yukarı taşıdıklarını iddia ediyorlardı.Takip ettiğim kadarıyla her sene daha da basit bi hal almaktan öteye gidemedi Rock’N Coke.Bu sene Testament,Metallica,Judas Priest ve Jethro Tull gibi devlerin İstanbul’a gelmeleri sebebiyle paçaları tutuştu.İnsanların içinde bir yığın gereksiz adam bulunan boş bir festivale gitmek yerine bu büyük isimlerden birini seçip,parasını ona harcayacağını farketmişlerdi.Tamam,Metallica’ya artık dev diyemeyebiliriz,ama arkalarında mükemmel bir diskografi ve geçmiş olduğu da yadsınamaz bir gerçek.Bu halleriyle bile nereden baksak 50000 kişi dizeceklerdir Ali Sami Yen’e.Umarım bu yaz yaşanacak büyük konserler ve gelen efsane gruplar,Coca Cola’ya gelecek seneki festivalinde getirmesi gereken isimler için fikir vermiştir.Iron Maiden bu festivali tavana vurdurabilir.Coca Cola’da bu grubu getirecek güç ve paranın olduğuna inanıyorum.Olmadı,gidip Aziz Yıldırım’dan borç alsınlar.Neyse,Coca Cola ekibinden gelen maili yayınlıyorum :


Sevgili Rock’N Coke dostu,

Coca-Cola tarafından Pozitif organizasyonu ile 2003 yılından beri düzenlenen Rock’N Coke İstanbul Festivali,bir şehir ve bir nesil için hayatın parçası haline geldi.Beş yıl önce yola çıkıldığında,İstanbul’u dünya festivalleri atlası arasına sokmak,yaz aylarında festival kültürünü Türkiye’nin gündemine yerleştirmek ve devamlılığı olan bir festival yaratılması hedeflenmişti.Aradan geçen zaman içinde bu amaca ulaşıldı.Bugün artık İstanbul’da yaz ayları boyunca Türk ve yabancı birçok sanatçı ve grubun katıldığı konserler ve festivaller gerçekleşiyorsa,bunda Rock’N Coke’un da bir payı olduğuna inanıyoruz.

2008 yılına gelindiğinde ise,bu yıl için Rock’N Coke Festivali’ni düzenlememe kararı aldık.

Bugüne kadar Rock’N Coke festivalinde yenilikçi bir yaklaşım izleyerek,çıtayı hep yükseltmeyi hedefledik.2008′de çıta,2007 takvimindekinden daha yukarıda olmalıydı.Ancak,bu yıl,hedeflediğimiz uluslararası sanatçılarının turne programlarının festival takvimine uymaması,bazı sanatçıların ise bölgemiz coğrafyasında turnede olmayışları nedeniyle herkes için çok zor olan bu kararı almak zorunda kaldık.

Bu yıl İstanbul’a ve geçtiğimiz beş senede oluşan Rock’N Coke nesline bekledikleri heyecanı yaşatamayacağımız için büyük üzüntü duyuyoruz.Ancak,festival ateşi içimizde ve bu ateşi hep birlikte büyütmek için şimdiden çalışmalara başladık.Amacımız,2009 yılında Rock’N Coke İstanbul Festivalini daha da geliştirerek,siz müzikseverlerle yeniden buluşturmak.

Gördüğünüz üzere boş cümlelerden oluşan bir özür mektubu.Ülkeye Metallica’nın,Jethro’nun gelmesini sağladıklarını sanan bu organizatör güruhu,kendi festivallerine bu isimlerin yakınından geçen 2. sınıf grupları bile ayarlayamıyorlar.Ne garip değil mi?Şimdi şurdan dünyadaki efsane ve yaşayan grupları sayamaya kalksak,sayıları 2000′i geçer.Bunun içinden 3-5 tane grubu getirememek Coca-Cola gibi dev firma için kesinlikle başarısızlıktır.Keşke bi de niye beceremedik diye bahane üretmek yerine,gerçek sebeplerini söyleselerdi.

“Yazı bittiğinde “Salva – Clara Leaving” çalıyordu.

Forza Bireysel Emeklilik!

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör
Devlet olarak çok güzel yeni bi devire giriyoruz.Artık hayat eskisine göre çok daha kolay olacak.3-5 çocuk yaparız,65 yaşında emekli olur,pembe panjurlu evimizde mutlu mesut yaşarız.Bence devlet bununla ilgili yasa çıkarmalı.En az 3 olmak üzere sonsuza kadar çıkabilmeli insanlar.3 ayda bi mesir macunu desteği.1001 baharatlı padişah macunu da 6 ayda bir verilebilir.Bu yasayı çıkarırken arada da parti kapatmasını engelleyen anayasayı çıkarırlar.Zaten bizim salak ana haber bültenlerimiz nerede saçma konu olursa ona yöneliyor.Böylece Türkiye bi krizden yırtmış olur.Hani cebimdeki 65 Euro’yu düşünmüyorum,bu ülkenin dirliğini düşünüyorum.Daha da napayım değil mi Tayyoş?
Neyse efendim,emeklilikten dem vurmuştuk.Bu emeklilik yaşının 65′e çıkarılması en çok bu bireysel emeklilik zamazingolarını kakalamaya çalışan sülük bankalara yarayacak gibime geliyor.Madem konuyu bankaya getirdik,araya sıkıştırayım.Formula 1‘de arabaların kıçlarından,kanatlarından,rüzgar panellerinden başka yerlerde görmediğimiz,”Bu ne ki lan?” dediğimiz markalar hayatımıza bir bir girmeye başladı.McLaren‘deki Vodafone çok güzel duruyordu,akabinde Telsim’i aldı.Şimdi geyiklerinin boynuzları hayatımıza (Ya da … – boşluğu doldurunuz.) girdi.Renault‘ta da 2 sezondur ING vardı.Aslanlı logosu bütün heybetiyle pistleri sallıyordu.”Ulan ne heybetli bi marka.” dediğimi hatırlıyorum da.Neyse,1 haftadır da onların en değerli Türk varlıklarından birine konduğuna tanık oluyoruz.Oyak Bank,ING oluyormuş,değişiyormuş ama gelenekleri tarzları değişmiyormuş.Sermayesi değişiyo mu acaba abi?Bizim hiç yabancı sermayemiz olmadı abi,bize de uğrayın abi.Ordu yardımlaşma kurumu lan o.Öyle bi heybetli bankaydı ki o Oyak hey gidi hey,mazide kaldı.Laf lafı açıyor,silahlardan da anlamam ama güvenlik görevlisi kapının önünde tüm heybetiyle elinde kalaşnikof büyüklüğünde eşşek kadar bi taramalı tüfekle beklerdi.Ne güzel bi banka geleneğiydi.Acaba ING bu geleneği koruyabilecek mi diye düşünmüyor değilim.

Evet,bireysel emeklilik diyorduk.Malumunuz ben 18 yaşında kıllı,tüylü,parlak olmayan bi oğlanım.Kıllarımla barışığımdır.Telefon çaldı,açtım.”Efendim ben Yapı Kredi Bankasından arıyorum,Adım Cevdet (Cevdet’ini sallıyorum tabi,aklımda kalmadı adı ama bundan sonra öyle anacam adını.) sizi emekli etmek istiyoruz.Elimde çok güzel bireysel emeklilik paketleri var,koleksiyonumu görmek ister misiniz?” dedi.Ben de çekingen adamım,böyle herifleri de reddedemiyorum,adam işini yapmaya çalışıyor sonuçta.”Benim yaşım 18,daha iş hayatına bile girmedim,nedir bu erken emeklilik hayalleri,bu hayallerle bu ülke nasıl kalkınacak kuzum?” dedim.”Amaaan,efendim dert ettiğiniz şeye bakın,asıl emeklilik bu yaşlarda başlar,ben iyisi oraya geleyim koleksiyonu göstereyim.” dedi.Hayır,yok diyemeden adam işi bağladı.Bu da ayrı bi sanat tabi.

Geldi buraya,anlatmaya başladı.”Küçük küçük paralarla,geleceğinizi inşa etmeye ne dersiniz?”.”Oley” derim de,siz ne anasının gözüsünüz be,elimizi versek,kolumuz kalır içinizde.Bi yığın paket anlattı ama hiç birini dinleyemedim.Aklım akşam evde yiyeceğim Büyük Boy Special Pizzadaydı.Akabinde sordu : “Hangi pakedi istersiniz?”.Sanki ben ona alacağımın garantisini vermişim gibi konuşuyor bi de.Ama ben Kayseriliyim kardeşim bu ayakları yemem.Emeklilik ayağı g.t ayağı.Benim mis gibi 65 yaş,fosil grubu emeklilik pakedim var,elin bankasının k.çı kırık maaşına mı kaldım?Banka batar,devlet baki kalır.Yaşasın Tayyip!Viva La Resistance!Referans olarak sevmediğimiz bi lavuğu gösterip,onun da başını ağrıtması için şutladıktan sonra bilgisayarıma geri döndüm.Çalışmadan emekli olmak hiç bi ülkede mümkün değil,ama Türkiye’de imkansız.Umarım büyüdüğümde bi Ali Tezel klonu yaşar da,herkes gibi bilgisiz bi surat ifadesiyle “Emekliliğime kaç gün kaldı?Şu kadar prim ödedim,askerliği çıktım,şurda girdim.” diye sorarım.Kefire bünyeyi vermek lazım.Devleti sömürmeden gitmek istemiyorum.

Yazı bittiğinde “BabaZula -Bahar” çalıyordu.

Electric Six – Danger!High Voltage!

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Çok gariptir,ne zaman yoldan çıkmış bi konudan bahsetmeye kalkışsam Cuma gününe geliyor.Edgar Porn‘u da Cuma günü yazmıştım.Sanırım Cuma gününün haftanın son iş günü olması vücutta hafif bi afrodizyak etkisi yaratıyor.Başka türlü açıklayamıyorum.Gerçi Yılmaz Erdoğan‘ın da dediği gibi,Cuma’ları cami dolusu dua edip,akabindeki günlerde taburlar dolusu yalan söyleyen bazı adamlardan iyiyimdir yine.

Electric Six öyle bi gruptur ki,hem diskocuları hem de rockçıları kolayca coşturabilir.Bunun sebebi de basit,ama çoğu grup için riskli olabilecek formül.80′lerin,90′ların o meşhur disko tonlarını rockla harmanlayarak çok güzel melez türler çıkarmışlardır.İnsanın harbiden hem dans edip,hem kafa sallayabiliritesi gelebiliyor bu grubu dinlerken.Diskoyla rock kırması dedik,bu yüzdendir ki şarkılarında bol bol cinsellik içermektedir.Cinsel içerikli olduğunu şarkılarını dinlemeden,adlarına bakarak bile anlayabiliriz.Vibrator ,Naked Pictures of Your Mother veya Gay Bar gibi.Ama tabi bunların hepsi eğlenceden ibaret ve fazla da ciddiye alınmaması gereken şeyler.Hani bar ortamını pek sevmem ama bu elemanlar bi bar konserine gelse,kesin giderim diye düşünüyorum.

Birazdan aşağıda tanışacağınız video,grubun en meşhur şarkılarından “Danger!High Voltage!“‘ın klibi.Gerek High Voltage nakaratlarında cinsel hassasiyet gösteren organlarının ampulle aydınlanması,gerekse yerli yersiz,geyik üstünde veya ayakta sevişmeleriyle tam bir kült klip.Kadına kameranın her dönüşünde mahallenin cadaloz kadısı gibi “Danger Danger” demesi ise klibin spesifikliğini arttıran diğer bir etken.Neyse,oynatalım Uğur’cuğum.

Yazı bittiğinde “The Chuck Norris Experiment – Move Like a Machine” çalıyordu.

Google Calendar SMS Hatırlatması

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Şimdi anlatacağım Google özelliğini inşallah bilmiyosunuzdur.İyi valla,ben burda o kadar efor sarfedeyim,bi iki bişey öğrenin de,vatana millete hayırlı evlat olun diye,ondan sonra ağzınızı gözünüzü ekşitin verdiğim bilgiye.Olacak iş mi?Biliyorsanız da bildiklerinizi unutun.Format tuşunun yerini veriyorum.Erkeklerde,beynin 2789. kıvrımının ilk nöronuna metal bi madde değdirip çekin.Kadınlarda ise iş biraz daha zor.Şu nörona bu nörona basın demeyecem onlara,çünkü çok karmaşık varlıklar.Siz erkek okurlardan biriniz gidin,bütün kadın okurların beynine Tefalin teflon tavayı “lökkadanak” diye oturtun.Hah,şimdi bilmediğinize emin olabilirim.

İnşallah yanlış nörona dokunup,Google Takvim’i de unutmamışsınızdır.Ben zayıf hafızalı bi adamım.Aklımda Google’dan başka hiçbişey kalmıyor.Umarım sizin de öyledir.Zira Google’ın Takvim özelliğini kullanarak,takip ettiğiniz her türlü şeyin telefonunuza SMS ile beleş (beleşi duyunca nasıl da pörtlüyor gözleriniz) olarak gönderilmesini anlatacağım.

Mesela groupieler bana çok dert yakınır bu konuda.”Bütün metal gruplarının konserine gidip,konser sonrasında onlara vermek istiyorum.Ama hafızam zayıf.Gel gör ki Mötley’e gitsem Motörhead’de Lemmy’yi unutuyorum.Benim yaşam tarzım bu.Bana takip ettiğim grupların konserlerini SMS’le hatırlatan bi servis var mıdır acaba?” diye soranlar az değil hani.Ben de “Bana ufak bi iyilik yaparsanız neden olmasın?” diyorum ve iyiliğimi aldıktan sonra karşılığında bilgimi paylaşıyorum onlarla.

calendar.google.com adresine giriyoruz.Kocaoğlan,bırak sayı saymayı,sen de gir.İlk olarak cep telefonu ayarımızı yapacağız.Bu yüzden sağ üst köşeden “Ayarlar“a tıklıyoruz.Aşağıda açılan menüde “Mobil Kurulumu” diye bi seçenek olması lazım.Oraya cep telefonu numarasını ve bölgemizi giriyoruz.Ardından cep telefonunuza jet hızıyla bi adet doğrulama kodu gelecektir.O kodu doğrulama kısmına girdiğiniz zaman cep telefonunuz Google SMS’lerine hazır olacak.

Bu servisi iki şekilde kullanabiliriz.Birincisi,kendi notlarımızı alırız.Mesela : “Chuck Norris’le Randevu” gibi.Belirtilen ayarlarda saati ayarladıktan sonra,uyarı SMS ile gelsin seçeneğini seçeriz.Akabinde vakti geldiğinde mesaj cebinizde olacaktır.

İkincisi ve en sevdiğim özellik ise,üstteki takvim arama motorundan istediğimiz konuyla ilgili şeyi arayıp takvimimize ekleyebilmemiz.Formula 1 ya da Galatasaray’ın maçları veyahut Jethro Tull‘un konser tarihleri gibi şeyler.Örnekleri çoğaltabiliriz tabi.Hangi tarihte ayın hangi pozisyonda olacağını bile görebiliriz.Herhangi bir konuda takvimi Google’ımıza ekledikten sonra sol alt köşedeki “Takvimlerim” kısmından takvimi seçeriz.”Bildirimler” tuşuna tıklayıp SMS’le uyarının gelmesini belirttiğimiz andan itibaren,Google sizi seçtiğiniz konunun vakti geldiğinde uyaracaktır.

Onlar ermiş muradına,biz çıkalım kerevetine.

Yazı bittiğinde “Kultur Shock – Radio Gitana” çalıyordu.

Oyungezer Goyunsever

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Kara haber,veyahut kötü eleştiri tez yayılır derler.Geçenlerde Oyungezer‘in geç çıkmasıyla ilgili bi iki veryansın etmiştim (Aha şurda).Etmemle beraber Oyungezer editörü Mehmet Kentel‘i ensemde buldum.”Uğraşıyoruz,didiniyoruz,yine sizin gibi haytaların ağzına laf oluyoruz.” tarzında bi yorum yazmıştı.Aslında haklı.Bu dergicilik işinin içine girmeden,nasıl yürüdüğünü bilmeden yorum yürütmek de ayrı bi hanzoluk (bkz. Hattori Hanzo).Yeni çıkmış,koskoca bağımsız bi dergi.Elimize bu kadar mükemmel içerikle geçtiği için o kadarcık gecikmeyi teferruat olarak sayabiliriz diye düşünüyorum.Eh be Mehmet Abi,o başlıktan önce dergiyi övmüştüm de,sen sadece eleştiriyi yakaladın,mahçup ettin beni.

Kendisi son olarak da yoruma eklediği notta “Nisan sayısını kaçırmak istemeyebilirsin.” diyordu.Ben de Nisan’da daha güzel bi içerik vardır diye düşündüm.2 saat sonra kafama dank etti.Dergiye bi resim göndermiştim.Okuyan bilir,hani şu Gezenti köşesi var ya.Farklı farklı şekillerde Oyungezer’i kaç türlü okuyabiliriz?n’in n’li kombinasyonunu aldıktan sonra… sonsuz hareket çıkıyor haliyle.Ama 4 sayıdır,doğru dürüst bişey göremedim.Gitar notası yerine Oyungezer okuma,Oyungezer’i havaya fırlatıp okuma…Biraz kolay gibi geldi bunlar.Ben de aldım elime döşeme aletini,koltuk döşerken Oyungezer okudum.İsmi itibariyle de çok sıradışı bi meslektir döşemecilik.Toplum içinde yeni çıktığınız bi insana döşemeciyim deseniz,hatun size “Hangi anlamda?” diye sormaya korkar.Bu çalışmayı 2 açıdan da yorumlanabilecek bir şekilde düşündürmek istedim.Yani anlayın ki,diğer anlamda bile Oyungezer okunabilir.Denemekte fayda var.

Yazı bittiğinde “Children 18:3 – LCM” çalıyordu.