Arşiv: Mart, 2008

Ed Wood (1994)

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Sinema zor iştir.Her aşamasında binlerce insanın uğraşması gereken bir iş.Fikrin oluşumundaki temel olan senaryodan tutun,kameramanlara,filmi finanse eden adamlardan,dağıtıcı firmalara kadar.Tam bir ekip işi.Elindeki fikrin güzel olmasına rağmen onu süsleyip satamadığın sürece,kimse seni takdir etmeyecektir.

Tıpkı Orson Welles gibi.1915 yılında doğan bu deha çocuk,2 yaşından itibaren pek çok başarılara imza atmıştır.Sinema konusunda da hem prodüktörlük,hem senaristlik,hem yazarlık hem de oyunculuk yaparak çok mükemmel bir performans sergilemiştir.Aslında her işi yapmaya kalkışmak bir başarı değildir.Çoğu insan böyle birşeyi yapmaya kalkıştığında hüsranla yerine oturur.Aslında Orson Welles de aynı durumu yaşamıştır zamanında.Filmi Citizen Kane ile zarar etmiştir.Ama sonraları ondaki bu büyük sinema yeteneğini ve üstün performansı görenler bu filmi sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak kabul etmişlerdir.

Bundan yıllar önce dünyanın en kötü yönetmeni seçilen Ed Wood da aynen Orson Welles gibi olmak isteyen sinema aşıklarından biriydi.Bu izlediğim mükemmel Tim Burton-Johnny Depp klasiği film de Ed Wood’un sinema hayatındaki yükselemeden düşüş hikayesine yöneliyor.Based on a true Story olayını her zaman çok sevmişimdir.Böyle usta bir yönetmen ve oyuncuyla gerçek bir hikaye birleşince tadından yenmiyor.Hele ki bir sinefilseniz bu filmin ayrı bir tadı var.

Filmin en güzel yanı,hiçbir zaman Ed Wood’un kötü film yapışına yöneliyor olmaması.Ya da Ed Wood’un kötü filmler yaptığını asla söylemiyor yönetmen.Bilakis Burton bu çektiği filmde Ed Wood’un da Welles gibi anlaşılamamış biri olduğunu anlatma derdinde.Bunu anlatmaya çalışırken de Ed Wood’un ruh halinin derinliklerine iniyoruz.İçine kadın kıyafetleri giymesinden,angora manyaklığına kadar yaptığı hareketlere hiç sorgulamadan anlam verebiliyoruz.Sonuçta o bir yönetmen ve elbette ki kafasından bir kaç tahta eksik olmalı.

Film dünyasına girmeye karar verdikten sonra Drakula filminin efsanesi,sönmüş yıldız Bela Lugosi’yle tanışıyor ve yer yer filmde Bela Lugosi‘nin sorunlarına da eğiliyoruz.Özellikle ülkemizde daha çok görülen sanatçıları sahiplenmeme durumunun bir tekerrürü daha karşımızda beliriyor adeta.Kenara atılmış bir paçavra gibi,kimsesiz,fakir bir şekilde yaşayan oyuncu Bela Lugosi’yi de yanına alan Ed Wood onu tekrar meşhur etmek için pek çok film denemesine girse de,hiçbir zaman filmleri insanların gözünde vasatın daha üstüne çıkamıyor.

Filmde en çok takdir etmemiz gereken nokta ise Ed Wood’un en kötü durumda bile tükenmeyen umudu ve mizah duygusu olsa gerek.Filmi beğenilmediğinde,hakkında kötü birşeyler söylendiğinde bile her zaman bardağın dolu tarafına bakan bir yönetmen var karşımızda.Film çekmek için para bulma fırsatını yakaladığında hiç kaçırmıyor.Katoliklerden para alabilmek için bütün ekibi vaftiz ettirmesi ise sinemaya ne kadar aşık olduğunun bir göstergesi.

Aslında Ed Wood dünyanın en kötü yönetmeni seçildiğinde kaybetmedi.Daha iyi olduğunu kanıtladı.Binlerce insan Ed Wood’un neler çektiğini araştırıp izleyince onun söylendiği kadar kötü olmadığını anladı ve hayran grupları çığ gibi büyüdü.Zaten anlamak mümkün değil,Mustafa Altıoklar gibi yönetmenliğin “Y”sini dahi bilmeyen yığınla beceriksiz yönetmen ordusu varken neden Ed Wood’u en kötü yönetmen seçtiler.Bana göre Mustafa Altıoklar gibi acemilere Ed babamızın filmlerini göstertip en kötü yönetmenin bile onlardan milyonlarca kez daha iyi,daha duygu dolu filmler çektiğini göstermek istiyorlardı.

Yazı bittiğinde “Do Make Say Think – Executioner Blues” çalıyordu.

Moto GP Başlıyor

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bu akşam günlerdir yolunu gözlediğim,hasretinden prangalar eskittiğim Moto GP,ilk yarışıyla sezonu açıyor.Üzerimde hafif bi merak var,efsane pilot THE DOCTOR,nam-ı diğer Valentino Rossi‘nin ne yapacağına dair.Elindeki motorunun dandikliği sebebiyle geçen sezon şampiyonluk yolunda tutunamayan Rossi,bu sezon yine aynı dandik motorla sahnelerde.Ama babamız yarışta kastırıp,stilini konuşturmaya başladığı zaman kralı gelse tanımıyor.

Moto GP izleyen biri olarak grid kızlarının k.çlarından çok Valentino Rossi’nin g.tünü gördüğümü söylesem yalan olmaz (evet,kadında k.ç,erkekte g.t,Banu Alkan’da tanımlanamayan bıngıldayan obje).İstisnasız hangi ülkede yayını yapılırsa yapılsın,yarışın büyük bi bölümünde Valentino babamızın g.tünü izliyoruz.Oraya bi reklam alsa voleyi vurur gibime geliyor.

Bu ülkede işler nasıl işler anlamam.Millet Moto GP’yi ülkesinde yaptırmak için k.çını yırtar,bizimkiler de “Kesemize zarar” diyip takvimden çıkartırlar.Helal olsun,bu sene Moto GP İstanbul’da yok.İki gün sonra Kenan Sofuoğlu Moto GP’ye geçtiğinde göreceğim ben bu takvimden çıkarttıranları,geri getirtmek için yırtacaklar kendilerini.İnşallah o zaman da federasyon sırtını bu para düşkünü çakallara dönecek.Bu aslında uzun vadeli bi olaydı.Eninde sonunda para ve turist gelecekti.Ama sabredemediler.Bi dahaki seneye de Formula’yı atarlarsa tamamdır.Ondan sonra bu ülkede niye turist yok diye bağırttırırlar sağda solda esnafı.

Her neyse bu akşam yarışı canlı izlemek istiyorsanız Eurosport isimli kanala sahip olmanız gerekiyor.Zira bu işlere NTV de sırtını dönmüş durumda.Yayını canlı vermek yerine gece 00:10‘da kesilip kuşa dönmüş halini banttan verecekler.Katar Grand Prix’i bu gece saat 21:15 – 23:00 arasında.

Yarış sonrası ek : Rossi 7. sırada başlayıp stilini konuşturduğu yarışta her ne kadar 1. sıraya yükselse de,dandik motoru Fiat yüzünden yine gerilere düştü ve yarışı 5. sırada bitirdi.Moto GP’nin en sağlam motoru Ducati’nin sürücüsü çaylak Stoner ise bitiş çizgisini ilk gören kişi oldu.Rossi’nin şöyle bebelere yenildiğini gördükçe içim parçalanıyor.Niye Ducati’ye geçmiyor bu adam anlamam.

D.P.P – Koltuk Altı Kılları Seti

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Havalar bu aralar acayip güzel.Sanki bahar gelmiş gibi.Baharı da geçtim,yaz gelmiş gibi.Bugün sıcaktan uyuyamadım resmen.Vıcık vıcık ter oldu her yerim.Gecenin bi vakti kalkıp atlet değiştirmek zorunda kaldım.Ki böyle bişeyi yazın bile yapmam.Terleyince 10 bozuk balık gücünde,osurunca 10 bozuk yumurta gücünde olduğum söylenir.Bazen böyle durumlarda kendimi kokluyorum,nabzımı yokluyorum ve böyle diyenlere adeta hak veriyorum.

Havalar sıcak,sıcak olmasına da,sorarım size,bu sıcak kaç gün sürecek sanıyorsunuz?Bilinçsiz şekilde osurmalarımız yüzünden çıkan küresel ısınma sebebiyle hava arada sırada sapıtıp mevsim normalinin dışına çıkıyor.Hepiniz sıcak havayı gördünüz ve vıcık vıcık olmamak için koltuk altı kıllarınızı Permatikle tıraşladınız (Erkek adam Permatik kullanır.).Ama bildiğiniz üzere “Mart kapıdan baktırır ve kazma kürek yaktırır.” Sağ gösterip sol aparkütü alnınızın ortasına gömen bir yapısı vardır Mart ayının.Ne mutlu size ki,benim gibi bilinçli bir satıcıyla tanıştınız.

Havaların azizliğine yakalanıp,kılsız tüysüz soğuğun ortasında kalmak istemiyorsanız,Mart ayı için özel üretim bu kılları mutlaka satın almalısınız.Bu mucizevi ısıtıcı kıllar,100% saftır.Hiçbir şekilde doping ve türevi yabancı maddelerle üretilmemiştir.Sıcak havada soğuk,soğuk havada sıcak tutar.İçindeki ekstra nano bileşenleri sayesinde ter oluşumunu engeller,içindeki teri dışarıya vermez.Dikkat ettiyseniz kıllar “S” şeklinde dizilmiştir.Bunun asla tesadüfi bir durum olduğunu düşünmeyin.Daha rahat ve daha sıcak bir koltuk altına sahip olmanız için kıllarımız tamamen aerodinamik bir yapıya kavuşturulmuştur.Sürtünme katsayısı 0′a yakındır.

Ayrıca ürünümüzü hemen,şimdi satın alırsanız resimde gördüğünüzü üzere bir adet özel üretim “Yeni Başlayanlar için Koltuk Altı Ben’i” kiti ve kurulum için de bir adet kitaba ÜCRETSİZ sahip olabilirsiniz.Fiyatı ise kargo ve KDV dahil gönlünüzden ne koparsa!Aşağıdaki Paypal tuşuna basarak miktarı yatırmanız yeterlidir.Tamamen özel bir ürün,sizin gibi tamamen özel müşterilerimize,sadece Deli Profesör Pazarlama tarafından sunulmaktadır.Yeni fırsatlar ve yeni avantajlar için bizi takip etmeyi unutmayınız.



Yazı bittiğinde “Spin Doctors – Mary Jane” çalıyordu

Rammstein – Bück Dich

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

Bu manyak bugün ne yazmış diye sayfayı açtınız ve yandaki gibi bi hırtoyu gördünüz.Tahmin ettiğim kadarıyla bi çoğunuz Rammstein‘ı tanıyordur.Bilmeyenler de soruyordur : “Kim bu denyo?” diye.Aslında az da haksız sayılmazlar.

Yan resimdeki bu denyo,1994 yılında kurulan Alman ekolü grup Rammstein’ın solisti Till Lindemann‘dan başkası değil.Grup adını 1988 yılında 70 kişinin ölümüne sebebiyet veren bir uçak kazasından alıyor.Rammstein adındaki şarkılarında da bu durumu betimlemektedirler adeta.

Kendileriyle Almanca öğrenirken tanıştım.Böyle kaba bir dili,metal müziğe uyarlayıp,bir marka olmaları gerçekten ne kadar başarılı bir grup olduklarının kanıtı.

Sadece garip ya da güzel sahne performanslarını yayınlarım diye söylemiştim size.Ama beni dinlemediniz.Şimdi acıların kuyusunda yanma zamanı,zındıklarla baş etme zamanı.Grubumuzun çok romantik bir şarkısı vardır “Bück Dich” adında.Nazikçe çevirisini yapmak gerekirse “Eğil” anlamına gelebilir.Tabi keşke bu kadar nazik bir tabir olabilseydi.Az sonra aşağıda izleyeceğiniz bir konser performansı,ilk izlediğimde beni harbiden hayretler içinde bırakmıştı.Şarkının,sözlerinin hakkını vermek diye buna derim.Ayrıca böyle bir performansa nasıl izin veriyorlar,ona da hayret etmiyor değilim.Siz performans karşısında nasıl tepki vereceksiniz bilmem ama benim gördüğüm en aykırı konser performansı.

Ayrıca şunu da söyleyeyim,performansın içinde,”kaka,ayıp,ı-ııh,tüüü” diyebileceğiniz türden sahneler mevcuttur.Şimdiden söyleyeyim.Her ne kadar benim de pek takdir etmediğim bir performans olsa da görmeye değer.Yalnız dediğim olay 3. dakikada başlıyor,harbiden izlemek istiyorsanız biraz sabretmeniz lazım.Metal dünyasının kanı bozuk ne diyebilirim ki :) (Biliyorum,875 kere performans dedim)

Yazı bittiğinde “Lake of Tears – The Homecoming” çalıyordu.

Narsistlere Layık : Cool ASCII

Bunu,alttakini ve ondan sonrakini yazan Deli Profesör

-(Şehvet dolu bir sesle) Hamdiii.
-Efendim aşkım.
-Benim için özel bişeyler yapmanı istiyorum Hamdi,aşkımızı olağanlıktan çıkaracak bişeyler,ilişkimizi kurtaracak bişeyler.
-Böyle iyiydik be güzelim,ne sorun oldu ki?
-Hamdi sen ilk başlarda böyle değildin,eskiden benim için canını feda edeceğini söylerdin.Ama benim için hiç ilginç bişey yapmıyosuuuuun (dudak büzme numarası)
-Tamam be tamam,ne istiyosun? (“Allah’ın belası” der tabi içinden de)
-Notepad’i aç,içine Sadece Tuğçe yazarak benim resmimi oluştur,birebir bana benzesin.
-(“Ohaaaa?!” der içinden) Tabi canım.

Hamdi baba şanslı kerata,umarım burayı okuyodur.Ne yalan söyleyeyim,elle uğraşsa sittin sene yapamaz Hamdi onu.Hamdi ki,doğru dürüst eli klavye tutmaz bi adamdır.Yıllarca o eliyle el arabası yürütmekten (mecazi anlamda) başka bişey yapmamıştır ki.Gerçi tutsa ne farkeder?Bizim tutuyor da,yazı yazmak dışında bişey mi yapabiliyoruz sanki?Burda sürekli Tuğçe yazarak Tuğçe’nin resmini çizmekten bahsediyoruz.Abidin Dino’ya mutluluğun resmini çizdir daha kolay.

Böyle sarışın,daş gibin,güzel ama salak bi sevgiliye sahip manyak abilerimizden biri,”Ben çok çektim,bari bi hatuna verdirtecem diye başkaları uğraşmasın.” diyerek bu Cool ASCII dediğimiz programı yapmış.Program hakkında kısaca açıklama yapmak gerekirse,elimizdeki BMP formatlı fotoyu yüklüyoruz,akabinde program hemen bize istediğimiz kelimelerle yazılmış,yazıdan oluşan resmi Html şeklinde veriyor.Gerçekten programın oluşturduğu resimler,şaşırtıcı derecede güzel oluyor.Küçücük resmi koyuyorum,Allah sizi inandırsın resmi eşşek kadar,yüksek kaliteli yazıdan oluşmuş bir şekilde oluşturuyor.

Kendisine hayranlar,t-shirt’ünde “I F.ck Myself”,kazağında “Mod Pimp” yazanlar,aptal sarışınlarla güzel bir otel odasında,şömine başında,ayı postunda güzel saatler geçirmek isteyenler için muntazam bir program.Şu verdiğim linke tıklayarak,benim kendi 100×75 resmim üzerinde uyguladığım çalışmayı görebilirsiniz.

Cool ASCII 1.0 İndir

Yazı bittiğinde “iRonica – Anybody Out There” çalıyordu.